Kurgu Yöntemleri - Sergey M. Eisenstein
KURGU YÃNTEMLERİ - (Film Biçimi âSergey M. Eisensteinâ Ãeviren: Nijat Ãzön)
"Her sanatta ve her buluÅta, deney hep kurallardan önce gelmiÅtir. Zaman geçtikçe bulgu iÅine bir yöntem ayrılmıÅtır."
Goldani
Daha önceki deneyimlerimizle ilintisi bulunmayan üsttitremsel kurgu sinemaya yapma bir biçimde mi aÅılandı, yoksa bu, yalnızca eytiÅimsel bir sıçrama yapan ve yeni bir nitel yüklem olarak çalıÅmaya baÅlayan bir yüklernin nicel birikimi midir?
BaÅka bir deyiÅle, üsttitremsel kurgu, tüm kurgu dizgesi yöntemlerinin geliÅmesinde öbür kurgu biçimleriyle iliÅkili olarak yerini alan eyfiÅimsel bir geliÅme aÅaması mıdır?
BildiÄimiz temel kurgu sınıfları Åunlardır:
1. Ãlçümlü (metric) Kurgu
Bu kuruluÅun temel ölçütü (criterion), parçaların salt uzunluÄu'dur. Bu parçalar birbirine bir müzik ölçüsüne uygun kalıp içinde, uzunluklarına göre eklenir, GerçekleÅtirme, bu «ölçüler»in yinelenmesiyle ortaya çıkar.
Gerilim, bir yandan formülün asıl orantıları korunurken; öte yandan parçaların kısaltılması sonunda ortaya çıkan mekanik ivmenin etkisiyle saÄlanır. Yöntemin ilkel biçimi: KuleÅov'un kullandıÄı çeyrek ölçü, marŠölçüsü, vals ölçüsü (3/4, 214, 1/4, vb.); yöntemin yozlaÅması: ÃapraÅık düzensizlikteki bir ölçüyü (16/17, 22/57, vb.) kullanan ölçümlü kurgu.
Böyle bir ölçü «basit sayılar baÄıntı yasası»na aykırı olduÄundan, fizyolojik bir etkide bulunma durumu ortadan kalkar. Bundan dolayı, en geniŠölçüdeki etkiliIiÄi saÄlamak için, bir izlenim seçikliÄi veren basit baÄıntı zorunludur. Yine bundan dolayı bu çeÅit iliÅkilere her alandaki saÄlam klasiklerde rastlanır: Mimarlık; bir resimdeki renk; Skriyabin'in çapraÅık bestesi (bölümleri arasındaki baÄıntı hep kırılca (kristal) arılıÄındadır); geometrik. görünçlüklemeler; açık ve seçik devlet planlaması, vb.
Buna benzer bir örnek Vertov'un On Birinci Yıl'ında (Odinnadtsati) bulunabilir. Bu filmde ölçümlü ölçü vuruÅu matematik yönden öylesine çapraÅıktır ki, insan bunu yöneten orantı yasasını ancak «bir cetvelle» bulabilir. Algılanan izlenim'le deÄil, ölçme'yle.
VuruÅun, algılanan izlenimin bir parçası olarak tanınabilir olması gerektiÄini söylemek istemiyorum. Tersine. Bu vuruÅ, tanınamaz olmasına karÅın, duyumsal (sensual) izlenimin «düzenlenmesi» için mutlaka gereklidir. VuruÅun seçikliÄi, filmin «nabız atıÅı»yla izleyicinin «nabız atıÅı»nı eÅleyebilir. ÃeÅitli yollardan saÄlanabilecek böyle bir eÅleme olmaksızın bu ikisi arasında baÄıntı kurulamaz.
Ãlçümlü vuruÅun aÅırı çapraÅıklıÄı, seçik bir coÅkusal gerilim yerine bir izlenimler kargaÅası oluÅturur.
Ãlçümlü kurgunun üçüncü bir kullanılıŠbiçimi, aÅırı yalınlık ile aÅırı çapraÅıklık arasında yer alır: UzunluÄu deÄiÅen iki parçayı, bu parçalardaki iki çeÅit içeriÄe uygun olarak almaÅıklama (nöbetleÅe) kullanmak biçiminde. Ãrnekler: Ekim' deki lezginka* ayrımı ile Sen Petersburg'un Sonu'ndaki yurtseverce gösteri. (Sonuncu örnek salt ölçümlü kurgu alanında bir klasik sayılabilir.)
Bu çeÅit ölçümlü kurguda, parçanın görüntüsündeki içerik, parçanın salt uzunluÄuna baÄlıdır. Bundan dolayı ancak parçanın geniŠçapta egemen içerik niteliÄi göz önüne alınır; bunlar «anlamdaÅ» çekimlerdir.
2- Dizemsel (ritmik) Kurgu
Burada, parçaların uzunluklarını belirlemede, görüntüdeki içerik, göz önüne alınmakta eÅit hakları olan bir etkendir. Parça uzunluklarının soyut belirlenmesi, yerini gerçek uzunlukların esnek baÄıntısına bırakır.
Burada gerçek uzunluk, ölçümlü bir formüle göre matematik yönden belirlenmiÅ parça uzunluÄuna uygun düÅmez. Burada parçanın kılgısal (pratik) uzunluÄu, parçanın özelliklerinden ve ayrımın yapısına uyarak tasarlanmıŠuzunluÄundan doÄar.
Burada parçalar ile bu parçaların dizemsel ölçülerinin tam ölçümlü özdeÅlik durumlarını bulmak eldedir. Bu dizemsel ölçüler de, parçaların, içeriklerine göre düzenlenmesiyle saÄlanır.
Burada ivme yoluyla biçimsel gerilim, parçaların yalnız temel plana uygun olarak deÄil, aynı zamanda buna aykırı olarak kısaltılmasıyla saÄlanmıÅtır. En duygusal aykınlık, kolaylıkla seçilebilir bir tartıma daha yeÄin gerecin sokulmasıyladır.
Potemkin'deki «Odesa Merdivenleri» aynmı bunun açık bir örneÄidir. Burada askerlerin ayaklarının merdivenleri inerkenki dizemsel çarpıÅı, bütün ölçümlü isterleri çiÄner. Kurgunun vuruÅuyla eÅlemesiz olan bu çarpıŠher seferinde vuruÅ-dıÅı (off-beat) olur; çekimin kendisi de, bu görünüÅlerin her birinin çözümünde tümüyle deÄiÅiktir. Son gerilim kasılması, basamakları inen ayakların dizeminden baÅka bir dizerne -aÅaÄıya doÄru yeni bir devinim çeÅidiyle-, aynı canlılıÄın bundan sonraki yeÄinlik düzeyine -merdivenlerden aÅaÄıya yuvarlanan bebek arabası- geçiÅle saÄlanır. Araba, ilerleyen ayakları doÄrudan doÄruya hızlandırıcı bir rol oynar. Adım adım iniÅ, yuvarlanarak iniÅe geçer.
Bunu, yukarıda Sen Petersburg'un Sonu'ndan alınan örnekle karÅılaÅtırm, Bu son örnekte yeÄinlik, parçaların her birini tek bir ölçümlü ölçü içinde gereken en küçük parçalarına .ayırmakla saÄlanmıÅtır.
Bu çeÅit ölçümlü kurgu, buna benzer yalın marŠölçülü çözümlere tümüyle uygun düÅer. Ancak daha çapraÅık dizemsel gerekler için yetersizdir.
Bu çeÅit ölçümlü kurgu böyle bir soruna zorla uygulandı mı kurgu baÅarısızlıÄıyla karÅılaÅırız, Bu da Cengiz Han'ın Kalıtçısı (Potomok Ãingiz Kana) filmindeki dinsel maske dansı gibi baÅarısız bir ayrımın nedenini ortaya koyar. ÃapraÅık bir ölçümlü vuruÅ temeline dayanan, parçaların özel içeriÄine uygun düÅmeyen bu ayrım ne özgün törenin dizemini ortaya koyar ne de sinemalık yönden duygusal bir dizemi getirir.
Bu çeÅit durumların çoÄunda, uzmanda ÅaÅkınlıktan baÅka, sıradan izleyicide de karmakarıÅık bir izlenimden baÅka bir Åeye yol açılmaz. (Her ne kadar -gösterilen örnekte olduÄu gibi- yapma bir müzik eÅliÄinin koltuk deÄneÄi böylesine güçsüz bir ayrımı biraz desteklerse de temel güçsüzlük yine de sürüp gider.)
3. Titremsel (tonal) Kurgu
Bu terim ilk kez kullanılmaktadır. Bu terim, dizemsel kurgunun Ãtesindeki bir aÅamayı anlatır. Dizemsel kurguda, kurgu devinimini görüntüden görüntüye sürükleyen, görüntü içindeki devinimdir. Görüntü içindeki bu devinim deviniınli cisimlerin yer deÄiÅtirmesi olabilir ya da izleyicinin, herhangi bir devinimsiz cismin çizgisi boyunca yönelen gözünün devinimi olabilir.
Titremsel kurguda devinim geniÅ bir anlamda algılanmıÅtır. Devinim kavramı kurgu parçasının, bütün duygularını kapsar. Burada kurgu, parçanın özellik taÅıyan coÅkusal sesi'ne, parçanın egemen öÄesine dayanır. Parçanın genel titrem'ine.
Parçanın coÅkusal sesinin «izlenimci yoldan» ölçülebileceÄini söylemek istemiyorum bununla. Bu alanda parçanın özellikleri tıpkı ölçtirnlü kurgudaki «cetvelle» ölçme gibi en ilkel biçimde olduÄu denli kesinlikle ölçülebilir, Ancak ölçü birimleri deÄiÅiktir ve ölçülecek nicelikler de baÅkadır .
ÃrneÄin bir parçadaki ıÅık titreÅimi derecesi, ıÅıÄa duyarlıÄı olan selenyum elementiyle ölçülmekle kalmaz, bu titreÅimlerin her kertelenmesi çıplak gözle de algılanabilir, Bir parçaya «daha loÅ» gibi üstünlük ve coÅkusal nitemini (sıfatını) verirsek, aynı zamanda bu parçanın aydınlanma derecesi için matematik bir katsayı da bulabiliriz. Bu bir «ıÅık titremselliÄi» olayıdır, Ya da parça «tiz sesli» diye nitelendirilmiÅse, bu nitelemenin ardında, görüntü içindeki öbür biçimdeki öÄelerle karÅılaÅtınldıÄında birçok keskin açılı öÄeleri bulmak eldedir. Bu da bir eçizisel titremsellik» olayıdır.
BulanıklıÄın ya da «keskinliÄin» çeÅitli derecelerinin düzenlenmesiyle çalıÅmak, titremsel kurgunun belirgin bir kullanıŠbiçimidir.
Daha önce de söylediÄim gibi bu, parçaların coÅkusal sesinin egemen öÄesine dayanmaktadır. Bir örnek: Potemkin'deki «sis ayrımı» (Vakulinçuk'un cenazesi önünde halkın yas tutmasından önceki ayrım). Burada kurgu bütünüyle parçaların coÅkusal «ses» ine, uzamsal deÄiÅmelere yol açmayan dizemsel titreÅimlere dayanmaktaydı. Bu örnekte, titremsel egemen öÄenin yanı sıra, ikinci derecede, yardımcı bir titremsel egemen öÄenin de iÅe karıÅması ilginçtir. Bu, görünçlüÄün titremsel yapısını, dizemsel kurgu geleneÄine baÄlar ki, bunun da en ileri geliÅmesi titremsel kurgudur. Ve dizemsel kurgu gibi bu da yine ölçümlü kurgunun özel bir çeÅididir.
Bu ikinci derecedeki egemen öÄe, belli belirsiz deÄiÅen devinimlerle ortaya konmuÅtur: Suyun çalkanması; demirli geminin ve Åamandıraların hafif sallantısı; yavaÅça yükselen buÄu; yavaÅça suya konan martılar.
DoÄrusunu söylemek gerekirse, bunlar da yine titremsel düzende öÄelerdir. Bunlar uzamsal-dizemsel niteliklerden çok, titremsel niteliklere göre devinen devinimlerdir. Burada uzamsal yönden ölçülerneyecek deÄiÅmeler, coÅkusal seslerine göre birleÅmiÅtir. Fakat parçaların birleÅmesinde baÅ gösterge, optik ıÅık titreÅimleri («sis» ile «parlaklık» ın çeÅitli dereceleri) olan temel öÄelerine göre belirlenmiÅti. Ve bu titreÅimlerin düzenleniÅi, müzikteki küçük bir uyumla (harmony) tam bir özdeÅliÄi ortaya koyar. Bundan baÅka bu örnek, deÄiÅme olarak devinim ile ıÅık titreÅimi olarak devinimi birleÅtirerek bir uzlaÅıklık (consonance) gösterisi saÄlar.
Kurgunun bu düzeyinde artmıŠolan gerilim de, aynı «müzik» egemen öÄesinin yeÄinleÅmesiyle oluÅmuÅtur. Bu çeÅit yeÄinleÅmenin açık bir örneÄini Eski ile Yeni'deki' gecikmiÅ hasat görünçlüÄü ortaya koymaktadır. Bu filmin bir bütün olarak kuruluÅu, bu tek ayrımda olduÄu gibi, temel bir kuruluÅ iÅlemine katılır; yani, öykü ile bunun geleneksel biçimi arasındaki çatıÅmaya.
CoÅkusal kuruluÅlar, coÅkudıÅı gerece uygulandı. Uyaran, her zamanki kullanılıÅı olan durumdan (örneÄin filmlerde genellikle kullanılan kösnüllük) titrem bakımından karÅıtlamcı (paradoksçu) yapılara aktarıldı. «İÅleyimin temel direÄi» sonurıda ortaya çıkarıldıÄında, bu bir yazı makinesidir. BoÄa ile inek mutlu bir biçimde birleÅiyorlar. KuÅkuyu da tutkuyu da veren Kutsal Ãanak** deÄil, bir kaymak makinesidir.
Bundan dolayı hasadın izleksel minör'ü fırtınanın, yaÄ murun izleksel majör'üyle çözümlenir. Evet, hatta yıÄılmıŠhasat -güneÅlenen verimliliÄin geleneksel büyük izleÄi-, aynı hasadın yaÄmurla ıslanması olan küçük izleÄinin bir çözümleniÅidir.
Burada gerilimin artıÅı, aralıksız bir egemen öÄe duygusunun (akorunun) içten güçlenmesiyle oluÅur, yani «fırtınadan önceki baskı» parçasındaki gittikçe artan duyguyla.
Daha önceki örnekteki gibi, titremsel egemen öÄe -ıÅık titreÅimi olarak devinim-, ikinci. derecedeki bir dizemsel üst egemen öÄeyle, yani deÄiÅme olarak devinimle birlikte gitmektedir.
Bu devinim burada hava akımlarının yaÄmur sellerine dönmesiyle ortaya çıkan yelin gittikçe artan yeÄinliÄiyle anlatılmıÅtır. Basamakları inen adımların, aÅaÄıya doÄru yuvarlanan bebek arabasına aktarılmasıyla kesin bir benzerlik gös terir.
Genel yapıda yel-yaÄmur öÄesinin egemen öÄeyle baÄıntısı, ilk örnekteki (limandaki sis) dizemli sallantısı ile aÄı andırır bulanıklıÄı arasındaki baÄla ayırt edilebilir. Gerçekte, karÅılıklı baÄ bambaÅka niteliktedir. Birinci örnekteki uyumluluÄa aykırı olarak burada tam tersini görüyoruz.
GöÄün kapkara, tehdit edici bir yıÄın durumuna geçiÅi, yelin yeÄinleÅen canlı gücüyle karÅıtlanmıÅtır: yel akımlarının yaÄmur sellerine geçiÅinde yer alan katılaÅma, yelle ÅiÅen eteklikler ve daÄılan harman demetleriyle yeÄinleÅmiÅtir.
Burada eÄilimler -duruk olanın yeÄinleÅmesi ile canlı: olanın yeÄinleÅmesi - arasındaki çatıÅma, titremsel kurgu yapısındaki uzlaÅıksızlıÄın açık bir örneÄini verir.
CoÅkusal izlenim noktasından hasat ayrımı limandaki sis ayrımının lirik (edilgen) minöründen ayrı olarak trajik (etken) minörünü örnekler.
Her iki örnekte de kurgunun, kendini oluÅturan temel öÄenin, yani renk'in artan deÄiÅikliÄiyle büyümesi ilgi çekicidir: «Liman» da koyu griden sisli beyaza (yaÅamdaki örnekseme: Tan); «hasat» ta açık griden kurÅuni siyaha (yaÅamdaki örnekseme: Bunalımın yaklaÅması)... Yani, birinci durumda yinelenimi (frekansı) artan, öbüründe yinelenimi azalan ıÅık titreÅimleri çizgisinde.
Yalın ölçüme dayanan bir yapı, yeni bir devinim sınıfına, daha yüksek anlamlı bir sınıfa yükselmiÅti.
Bu .da bizi çok yerinde olarak Åu adı verdiÄimiz kurgu sınıfma ulaÅtırır:
4. Ãsttitremsel (overtonal) Kurgu
Bana göre üsttitremsel kurgu (önceki yazıda da belirtildiÄi üzere), örgensel yönden titremsel kurgu çizgisinde yeni bir geliÅmedir. Daha önce de belirttiÄim gbi, üsttitremsel kurgu. titremsel kurgudan, parçanın bütün çekiciliklerinin topluca hesaplanmasıyla ayırt edilebilir.
Bu nitelik, ezgi yönünden coÅkusal bir renklendirmeden alınan izlenimi doÄrudan doÄruya fizyolojik bir algılamaya yükseltir. Bu da, daha önceki düzeylere göre yeni bir düzey demektir.
Bu dört sınıf, kurgu yöntemleri'dir. Bunlar, yukarıdaki örneklerde olduÄu gibi, birbirleriyle çatıÅma iliÅkilerine girdiklierinde doÄrudan doÄruya kurgu yapıları olurlar.
Bunlar birbirini yansıtan ve birbiriyle çatıÅan bir karÅılıklı iliÅkiler taslaÄından, her biri örgensel olarak öbüründen oluÅan ve gittikçe daha güçlü olarak belirlenen bir kurgu çeÅidine doÄru ilerler.
Böylelikle ölçümlüden dizemliye geçiÅ, çekimin uzunluÄu ile görüntü içindeki devinim arasındaki bir çatıÅmaya ulaÅır.
Titremsel kurgu, parçanın dizemsel ve titremsel ilkeleri arasındaki çatıÅmadan doÄar.
Ve sonunda, üsttitremsel kurgu, parçanın temel titremlyle (egemen öÄesiyle) üsttitrem arasındaki çatıÅmadan doÄar.
Bu düÅünceler, her Åeyden önce, kurgu yapısının «resimsel» (pictorial) bir görüŠnoktasından deÄerlendirilmesi için ilginç bir ölçüt saÄlar. Resimselcilik burada «sinemalıkçılık» la (cinematicism); estetik resimselcilik, fizyolojik gerçeklikle çatıÅmaktadır,
Film çekiminin resimselciliÄi üzerinde tartıÅmak saflıktır.
Bu durum, filmlere hiçbir zaman mantıklı bir biçimde uygulanmamıŠdürüst bir estetik ekin almıŠkimselerin göze çarpar bir niteliÄidir. ÃrneÄin sinema konusunda Kasimir Maleviç'in görüÅleri bu çeÅit düÅüncelerdendir. Filmlerin en acemisi olanlar bile film çekimini, açık hava ressamlıÄıyla aynı açıdan çözümlemeyi düÅünmez.
AÅaÄıdaki görüÅ, kurgu yapısının en geniÅ anlamda «resimselciliÄinin» bir ölçütü olarak benimsenebilir: ÃatıÅmanın, deÄiÅik kurgu sınıflarından biri olmasına meydan verilmeksizin, çatıÅma Åu ya da bu kurgu sınıfı içinde çözülmelidir.
Gerçek sinema ancak devinim ve titreÅimin çeÅitli sinemalık deÄiÅmelerinin çarpıÅmasıyla baÅlar. ÃrneÄin insan betisi (Iigürü) ile çevren (ufuk) arasındaki «resimsel» çatıÅma (bu çatıÅmanın duruk ya da canlı resimlerde olmasının önemi yoktur). Ya da deÄiÅik biçimde aydınlatılmıŠparçaların salt çatıÅan ıÅık titreÅimleri açısından almaÅıklaÅması, ya da bir cismin biçimi ile bu cismin aydınlatılıÅı arasındaki çatıÅma, vb.
Kurgunun deÄiÅik biçimlerinin, bunu algılayan kimsenin ruhbilimsel- fizyolojik yapısındaki etkisini neyin nitelediÄini de belirtmeliyiz.
Birincisi yani ölçülü sınıf, kaba bir devinim gücüyle nitelenmiÅtir. Bu kurgu, izleyiciyi, algılanmıŠdevinimi dıÅa dönük olarak yeniden vermeye zorlayabilecek niteliktedir. ÃrneÄin Eski ile Yeni'deki ekin biçme yarıÅması bu yolda kurgulanmıÅtır.
ÃeÅitli parçalar «anlamdaÅ» tır: Görüntünün bir ucundan öbür ucuna dek bir tek biçme devinimi yer almaktadır. Parçalar kısalıp hızlandıkça, izleyicilerin kolaylıkla etkilenebilenlerinin de gittikçe artan bir hızla bir yandan öbürüne uslu uslu sallandıklarını görünce gülmüÅtüm, Etki, yalın bir marŠçalan bando mızıkanın etkisine eÅti.
İkinci sınıfı, dizemsel olarak nitelemistim. Buna ilkel-coÅkusal da denebilirdi. Burada devinim daha incelikle hesaplanmıÅtır; çünkü her ne kadar burada da coÅku, devinimin sonucuysa da bu devinim yalnızca ilkel bir dıŠdeÄiÅiklik deÄildir.
Ãçüncü sınıf -titremsel kurgu- aynı zamanda ezgisel-coÅkusal diye de adlandırılabilir. Daha ikinci durumda yalın bir deÄiÅiklik olmaktan çıkan devinim burada daha yüksek derecede bir coÅkusal titreÅime açık ve seçik olarak geçer.
Dördüncü sınıf -deyim yerindeyse, arı fizyolojizmin taze bir seli- yine doÄrudan doÄruya devinim gücüyle bir yoÄunlaÅma derecesi kazanarak, ilk sınıfı en yüksek yeÄinleÅme derecesinde yansıtır.
Müzikte bu, üsttitremlerin temel sesle birlikte iÅitilebildiÄi andan baÅlayarak, titrem olarak etkilendirmekten geri duran fakat daha çok, algılanan izlenimlerin salt fiziksel yer deÄiÅtirmeleri olarak, titreÅimlerin, salınımların duyulması olayıyla açıklanır. Bu, özellikle üsttitrem ilkesinin büyük bir önem kazandıÄı yüksek sesli tınılı çalgılarla ilgilidir. Fiziksel yer deÄiÅtirme duygusu kimi zaman gerçek anlamda saÄlanır: Ziller, org, davullar, vb.
Eski. ile Yeni kimi ayrımlarda titremsel ve üsttitremsel çizgilerin kesiÅmesini saÄlamayı baÅarır. Bunlar kimi zaman ölçümlü ve dizemsel çizgilerle bile çarpıÅır. Dinsel törenin çeÅitli olaylarında ortaya çıktıÄı gibi: İkonların altında diz çökenler, eriyen mumlar, esrime solumaları, vb.
Åunu belirtmek ilginç olur: Bu ayrımın kurgusu için parçaları seçerken, daha önce çekim ile kurgu kavramları arasında kurmuÅ olduÄum kerteli birliÄe çok benzer birliÄi kurarak, farkında olmaksızın kendi kendimize dizem ile titrem arasındaki temel eÅitliÄin kanıtını saÄlamıŠolduk.
Ãyleyse. titrem, dizemin bir düzeyidir.
Bu çeÅit bir ortak paydaya indirgemekten, araÅtırma ve yöntembilim ereÄiyle bir düzeydeki özellikleri bir baÅka düzeydeki özelliklere geniÅletmekten tedirgin olanların yararına, Hegel'ci eytiÅimin temel öÄeleri konusunda Lenin'in yaptıÄı özeti anımsatırım:
Bu öÄeler daha ayrıntılı olarak Åöylece ortaya konabilir:
10) Yeni yönleri, iliÅkileri, vb. açıÄa vuran sonu gelmez bir süreç. .
11) İnsanın Åeyleri, görünüÅleri, süreçleri ve benzerlerini algılamasını görünüÅten öze, fazla derin olmayandan daha derin öze doÄru derinleÅtiren sonu gelmez bir süreç.
12) Birlikte varoluÅtan nedenselliÄe, baÄlantı ve baÄımlaÅmanın bir çeÅidinden daha derin, daha genel bir baÅka
ceÅidine.
13) En alçak düzeyin bilinen çizgilerinin, yüklemlerinin, vb. nin daha yüksek düzeyde yeniden ortaya çıkıÅı, ve.
14) Deyim yerindeyse, eskiye dönüŠ(yadsımanın yadsınması) .... (29).
Bu aktarmadan sonra, daha yüksek kategorideki kurgu sınıfını tanımlamak istiyorum:
5. Anlıksal (intellectual) Kurgu
Anlıksal kurgu, genellikle fizyolojik yönden üsttitremse1 seslerin deÄil, anlıksal çeÅitten seslerin ve üsttitremlerin kurgusudur, yani kendine uygun düÅen anlıksal duygulanmaların birbiriyle çatıÅacak biçimde yan yana getirilmesidir.
Burada kertelemeli nitelik, tümüyle kurgunun etkisi altında sallanan bir insanın (yukarıya bakınız) devinimi ile bunun içindeki anlıksal süreç arasında ilke olarak herhangi bir baÅkalık bulunmamasıyla belirlenir; çünkü anlıksal aynı taÅkınlıktır, ama daha yüksek sinir özellikleri alanında yer alır. Yukarıda verilen örnekte olduÄu üzere, «caz kurgusu»nun etkisi altında, insanın elleri ve dizleri dizemsel olarak titrerse, ikinci durumda böyle bir titreyiÅ, daha ayrı bir anlıksal çaÄrının etkisi altında, düÅünce aygıtının sinir dizgesindeki daha yüksek dokuları içinde aynı yolda ortaya çıkar.
Her ne kadar bunlar «olaylar» (görünüÅler) olarak ele alındıÄında birbirinden baÅka görünürlerse de, «öz» (süreç) noktasında kuÅkusuz özdeÅtir.
ÃalıÅmadan saÄlanan deneyim, daha aÅaÄı çizgilerden daha yüksek sınıflara doÄru uygulanınca, bu durum Åeylerin ve olayların tam özüne saldırıya geçmek olanaÄını saÄlar. Böylelikle beÅinci sınıf, anlıksal üsttitremdir.
Bunun bir örneÄi Ekim'deki «Tanrılar» ayrımında bulunabilir, Burada «Tanrılar» ın birbiriyle karÅılaÅtırılmasının bütün koÅulları, her parçanın Tanrı'yla iliÅkisinde ortaya çıkan tümüyle sınıf niteliÄi taÅıyan. anlıksal sese baÄlıdır. Sınıf niteliÄi diyorum, çünkü coÅkusal ilke her ne kadar evrensel olarak insancıl ise de, anlıksal ilke derinliÄine sınıf rengi taÅır. Bu parçalar inici bir anlıksal diziye uygun olarak bir araya getirilmiÅtir: Tanrı kavramını kaynaklarına dek götürerek izleyiciyi bu «geliÅme» yi anlıksal olarak algılamaya zorlar.
Ama kuÅkusuz bu, benim birkaç yıldır bildirdiÄim anlamda anlıksal sinema deÄildir henüz Anlıksal sinema, fizyolojik ve anlıksal üsttitrerıilerin çatıÅmalı biçimde yan yana geliÅlerini çözecek sinema olacak: Yepyeni bir sinema biçiminin kuruluÅu, ekinin genel tarihindeki devrimin gerçekleÅtirilmesi; bilimin, sanatın bireÅiminin kurulması.
Bana göre, üsttitrem sorunu, film geleceÄimiz yönünden büyük bir anlam taÅımaktadır. Olanca dikkatimizle bunun yöntembilimini incelemeli, bu soruna eÄilmeliyiz.
Moskova-Londra, Sonbahar 1929
Bundan önceki yazıya ek olarak yazılan bu yazı ilk kez «Sinemada Dördüncü Boyut 11»Â«ahe Fourth Dimension in the Kino ılı» adıyla «Close-Up» (Sayı: 3, Nis~n 1930, Territet) dergisinde yayımlanmıÅtır (Ãev.).
*Lezginka: Lezgilerin (DaÄıstanlıların) oynadıkları birkafkas halk oyunu.
** Kutsal Ãanak: isa'nın son akÅam yemeÄinde kullandıÄı sanılan çanak ya da kupa. Söylenceye göre Arimatyalı Yusuf adında varlıklı bir İsa yandaÅı Yahudi, İsa çarmıhtayken damlayan kanını bu çanaÄa topladı.(Ãev.).
Hazırlayan: Kamil AVCI