13-The End
I.
Yukarıda yapı kavramına deÄinmiÅken, farklı yapı türlerinden de söz etmekte yarar var. Bu konuda genellikle kabul gören ikili bir ayrımdan söz edilebilir. Bazı kuramcılar, yapı türlerinden söz ederken, formülcü yaklaÅım'la açık yapı arasında ayrım yaparlar.
Formülcü yaklaÅım, yapısal ilkeleri bir formül içinde sistemleÅtirmeye çalıÅarak, bunları seyirciyi etkileme güçleri açısından ele alır. Olay örgüsünün amacı en üst düzeyde etki ve duygu yaratmaktır ve olay çizgileri bu duyguları en üst düzeyde tutacak biçimde geliÅtirilir. Burada temel amaç mümkün olduÄunca güçlü bir özdeÅleÅme yaratmaktır.
Formülcü yaklaÅım bir yandan ÅematikliÄiyle, aÅırı biçimciliÄiyle; öte yandan ise abartılı sürpriz ve merak ögeleriyle tanınır. KuÅkusuz bunun nedenlerinden bir tanesi, temel amacın haz ve eÄlence olarak belirlenmiÅ olmasıdır. Benzer olay örgüleriyle kliÅe tip ve karakterlerin tekrarı, hatta aynı yıldız oyuncuların sıkça boy göstermesi, en bilinen formüllerdir.
Formülcü yazarlar sıkça küçümsenir, ancak onların aptal oldukları sanısına kapılmamak gerekir. Yazdıkları senaryolara etik ve ideolojik açıdan itirazlarda bulunulabileceÄine karÅın, öyküleme konusunda onlardan çok Åey öÄrenilebileceÄi asla göz ardı edilmemelidir. Hatta yazarlıÄa baÅlangıç için, formüle dayalı programların çok yararlı olduÄu da bilinir. Antonioni bir keresinde Åöyle demiÅtir: "Kuralları yıkmak için, önce onları bilmek gerekir." Godard gibi Fransız Yeni Dalga'sının önemli yönetmenleri de Hollywood'a ilgi göstermiÅ ve buradan çok Åey öÄrenmiÅlerdir. Douglas Kellner ve Michael Ryan, Politik Kamera adlı kitaplarında Åu önemli saptamada bulunurlar: "Popüler kültür özsel/kaçınılmaz olarak muhafazakar deÄildir. Biz sürekli olarak popüler kültürün muhafazakar kullanımlarıyla karÅı karÅıya kaldıÄımız için bu sanıya kapılırız. İlerici bir popüler kültürün zemini geniÅletilmedikçe ve bu zeminde yeÅeren ürünler çoÄalmadıkça da bu sanı devam edecektir." Sermaye ve iktidar denetimi karÅısında daha özerk olan kimi TV kuruluÅlarında yayınlanan TV dizileri, TV dizileri kavramının çaÄrıÅtırdıÄı kötü anlamları hiç de taÅımayan dizilerin varolabileceÄini gösterir. Burada BBC'nin kamu yayıncılıÄı çerçevesinde yaptırdıÄı bazı diziler örnek verilebilir. Ãzgürlük ve eÅitliÄi tesis ettiÄi söylenen sosyalist ülkelerde de televizyon kanalları ve dolayısıyla diziler vardır. Mükremin'le Aynalı Tahir'i bir ve aynı Åey olarak göremeyeceÄimiz açıktır. Ama yapısal açıdan incelendiklerinde pek çok benzer anlatı tekniÄine baÅvurdukları görülecektir.
Formülcü yaklaÅım televizyon yapımları için büyük önem taÅımaktadır. Bu programlar özellikle ABD'nde ya üç ya da dört sekanslık yapılar içerisinde kurulurlar.
Ãç sekanslık yapının ilk sekansında problem/çatıÅma ortaya konur. Bu ana karakteri kiÅisel olarak ilgilendiren ve öyküyü harekete geçiren bir sorundur. İkinci sekansta sorun çözülmeye çalıÅılır. Bu giriÅimler beklenmedik iÅler nedeniyle sürekli aksar. İyiye gider gibi görünen durum, her defasında daha da kötü bir gidiÅat doÄurur. Ãçüncü sekansta ise, alınan tüm tedbirlere raÄmen çözüm konusu en umutsuz noktaya varır. Ancak heyecan verici bir doruk noktayla sorun çözülür.
Dört sekanslı yapıda üç sekanslı yapının ilerleme modeli izlenmekle birlikte, sekanslar birer reklam kuÅaÄı ile birbirinden ayrılır. Bu nedenle de her sekans için heyecanlı bir sonuç yazılır: gerilimli bir an, yeni bir sorun ya da tehdit, sürprizler... Programın en baÅında ise, programa ilgiyi saÄlayan ve sorunun sunulduÄu kısa bir bölümden oluÅan bir teaser yer alır. Programın sonunda ise, öyküyle ilgili açık kalan noktaların giderildiÄi bir kısa bölüm yer alır. Genellikle her sekansta üç ya da dört tane olay çizgisi geliÅtirilir.
Açık yapı kavramıyla ise, daha çok çaÄdaÅ sinemanın daha serbest ve açık formları kastedilir. Bu tarzda çalıÅan yönetmenler -Antonioni, Bergman, Bunuel. Fellini, Godard, Resnais...- geleneksel anlatı sinemasına deÄiÅik yaklaÅımlar getirmiÅlerdir.
Bu filmlerin bir özelliÄi bizzat anlatı anlayıÅına karÅı çıkmalarıdır. Ãyküden çok sinematografik süreç önem taÅımaktadır. Bu, geleneksel sinemanın gerçekçilik anlayıÅının eleÅtirisiyle birleÅmektedir. Yönetmenler sıkça filmi kesintiye uÄratarak, izleyiciye izlediÄinin bir film olduÄunu hatırlatırlar. Oysa sözgelimi Hollywood sineması izleyicinin özdeÅleÅmesini aksatan bu tür izleri yok etmek için olaÄanüstü bir dikkat gösterir. Hollywood'un klasik dekupaj olarak adlandırılan bu gerçekçi tutumunun yadsınması ve film yapım sürecinin sıkça gözeler önüne serilmesi, politik ve ideolojik bir eleÅtiri boyutu da taÅır.
Bu tür filmlerde, yapı daha dolaylı ve belirsizdir. Ãyküler daha az doÄrusal, daha az mantıksal ve daha az amaçsaldırlar. Olaylar, bazen olay örgüsüne katkıya bulunmayabilir ve belirsiz nedenlerle ortaya çıkabilir. Bazen bu tür olayların yer alması, ilerleyen öyküyü kesintiye uÄratabilir.
Sıkça atlamalı bir yapı söz konusudur. İzleyiciye çok az Åey açıklanır ve bazı Åeyler atlanarak dıÅarıda bırakılır. Ancak bu atlamalı yapı geliÅim çizgisinin anlaÅılmasını aksatmaz yine de. Olaylar ve öykü ögeleri arasındaki baÄlantılar çıkartılarak epizodik bir anlatım yeÄlenir.
Formülcü YaklaÅım Açık Yapı
Güçlü olay örgüsü Karakter incelemesi, epizodik anlatım
DoÄrusal geliÅim Sıçrama/atlama
Klasik dekupaj/gerçekçilik GerçekçiliÄin kırılması/kendini ifÅa etme
Açık Yapı'da, olay çizgileri arasındaki iliÅkiler gevÅek olduÄu gibi, sıkça net bir öykü çizgisi de yoktur. ÃizgiselliÄin yerine döngüsellik tercih edilir. Sıkça leitmotifler ve olayları birleÅtiren daha alternatif bütünleÅtirirci unsurlar kullanılır. Karakterler ön plana çıkarılır. İzlenen öykü çizgisi yarıda bırakılarak karakter uzun uzun incelenmeye, takip edilmeye baÅlanır. Tematik, sembolik ya da metaforik ögeler aÄırlıktadır. Filmlerin anlamları açıkça belirtilmemiÅtir. Anlamlı baÄlantılar kurabilmek için çoÄu kez bu metaforlardan ve sembolik ögelerden yararlanmak gerekir. DoÄrusal geliÅime baÄımlılık en alt düzeydedir. Gerçek zamanın geliÅimine pek önem verilmez. Sıkça ileri ya da geriye atlanır. Bununla da kalmaz, flashback içinde flashbacklere rastlanır örneÄin. Bazen de farklı zaman dilimleri haber verilmeden içiçe iÅlenir. Atlamalı geliÅim için, öyküden beklenen sahneler çıkartılır ve yerlerine daha az önemli sahneler sunulur. Dolayısıyla devamlılıktan yoksun oluÅ söz konusudur. Bu da belirgin bir geliÅmenin olmayıÅıyla sonuçlanır. Ãykü bir yöne doÄru geliÅirken birden kesiliverir. Bazen gösterilmeyen Åeyler çok daha önemli olabilmektedir Ãte yandan gevÅek dokulu yapım tekniklerine de sıkça baÅvurulur. ÃrneÄin kesme yapılırken sıçramaların meydana gelmesi olaÄan görülür (oysa Hollywood'da bunlar 'devamlılık hatası' olarak görülür). Yine olaÄandıÅı uzun kaydırmalara yer verilir.(Godard ve Antonioni'nin 8'er dakikalık kaydırmaları ünlüdür). Bütün bunları klasik gerçekçilikten uzaklaÅma anlamında deÄerlendirmek gerekir. Yapım sürecinin ifÅa edilmesi de bu çerçevede okunmalıdır. ÃrneÄin oyuncuların doÄrudan kameraya bakıp seyircilerle konuÅmaları ya da soru sormaları. Oh Lucky Man filminde baÅrol oyuncusu, aldıÄı rol için kutlama partisi vermektedir. BaÅka bir filmde ise baÅrol oyuncusu izleyicilere dönüp, hırsızlık sanıÄı hakkında Åu soruyu sorar: "BeÅyüz paundumu çalarken onu gördünüz mü?" Tarihsel filmler çeken bazı yönetmenler ise, 18. Yüzyılda geçen filmlerde canlı röportajlara yer vermiÅlerdir.
Bu dönemlik bu kadar yeter. Bol bol film izleyip, senaryo ve sinematografi dersinde öÄrendiÄiniz kavramlara iliÅkin kendi örneklerinizi bulmaya çalıÅın. Bu çok basit: televizyonu açıp, karÅısına geçin; dizileri, filmleri izleyin ve derste size varlıÄı hatırlatılmaya çalıÅılan senaryo ve sinematografi kurallarını farketmeye, karÅılaÅtıklarınızın adını koymaya çalıÅın. Hayranlık duyup özeneceÄiniz bir iki yönetmen ya da senarist mutlaka çıkacaktır. Taklit etmekten de korkmayın: öÄrenmenin ve yapmanın ilk adımıdır çünkü.
Senaryo YazarlıÄı I adlı dersimiz ve hayatımızın bir kaç ayı daha, böylece geride kalmıŠoldu.
İleride baÅarı kaygısı uykunuzu kaçırdıÄında, Barton Fink'in sonundaki diyaloÄu hatırlayın:
Barton Fink: "Ãok güzelsiniz. Modellik yapıyor olmalısınız"
Kız: "Saçma sözler söylemeyin"
-THE END-