Jack Reacher hakkında bir kaç satır.

Sinematek Dergi tamamı gönüllü yazarlardan kurulu, kendi sinemasal görüşünü okuyucusuna yansıtmaya hedefleyen bir dergi.

Bir çok kez denesek de, basın gösterimlerine katılmayı ve bütün filmlere kritik yazmayı pek yapamadık. Zaman zaman katıldığımız basın gösterimlerini kendi penceremizden blog vastasıyla yorumluyoruz.

Umarız daha sonraki aylarda film eleştirisi ve yorumu yapan bir köşemiz ve yazar kadromuz olur.

Bu küçük bilgilendirmeden sonra Jack Reacher filmini gördükten sonra aklımızda kalan pek az şey kaldı.

“Katil kim” şablonu kullanmanın günümüzde çok tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Katili yakalamak ne kadar zor olursa, çözümler ne kadar zekice kurulmuşsa izleyen de o kadar zevk alır. Hele hele günümüzde CSI dizileri seriye bağlamışken, Dexter, Sherlock gibi olağanüstü dedektif karakterleri varken bunu yakalamak oldukça zor. Hatırlatmakta yarar var ki “Beyza’nın Kadınları” da bunu denemişti kısmen ama pek başarılı olduğunu söylemek zor. Kişisel olarak “katil kim” sorusunu etkileyici drama haline dönüştüren “The Killing” dizisini de şiddetle tavsiye ediyorum.

Jack Reacher, sessiz sedasız, pek az diyalog ile başlıyor. Bir kaç kişi ölüyor ve ilk sekansta hiç Tom Cruise’u görmesek de açılış jeneriğinde bolca ismini okuyoruz.

“…. olaylar gelişir” anlatımının yanında takıldığım en önemli nokta şu ki o nasıl bir finaldir. Seyirci hazırlanır, hazırlanır, müthiş bir son bekler ve bir anda her şey sonuçlanır. Yeni Hollywood’un Nolan sonrası en büyük sendromu sanırım finallerin cılızlığı olacak.

Bunun yanında siyahi polisimizin ve beyaz Mr. Reacher’ın atışmalarının sonucunun filmin finaline yansıması pek şaşırtıcı değil. Üstüne üstlük Slav asıllı kötü karakter hala bıkmadan usanmadan Hollywood senasistlerinin kullandığı bir klişe arketip haline geldi.

Olay örgüsünün sıradanlığı, zekice olmayan komplo teorisi, Jack’in Amerika’ya bağlılığını pekiştirirken Amerika’nın Irak savaşı eleştirisinin sadece köşede bucakta kalması pek şaşırtıcı değil.

Her şey mi kötü? Tabi ki hayır. Film başlar ve başladığı gibi soluksuz devam eder. Tom Cruise’un kırışmış cildine alıştıktan sonra film bir anda bitiyor ve zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Gitmek istediğiniz filme yer bulamazsanız ilk tercihiniz Jack Reacher olabilir. Dizi tadında bir film izleyebilirsiniz.

Bu Yazıyı Paylaş!