Bir belgesel filminin senaryosu dört aşamada meydana getirilir:
1-Bir Öneri Özeti (Proposal Outline) hazırlanması
2-Bir film tretmanının yazılması
3-Bir sahne/sekans özetinin(sequence outline) hazırlanması
4-Çekim senaryosunun yazılması

Fakat bu sadece bazen böyledir. Gerçekte filmine ve yönetmenine göre bu aşamalar değişir, atlanır, hatta hiç uygulanmaz. Kafanız karıştığında en iyisi, bu dört aşamayı uygulamaktır.

I- Birinci Adım: Öneri Özeti / Konsept

Bir film fikrinin kimden geldiği önemli değildir. Önemli olan fikrin belli bir biçim almasını sağlamaktır. Film fikrinin aldığı bu biçime film önerisi deriz.
Önerinin özünü oluşturan şey, Öneri Özeti ya da Konsepttir. Konsept, yazarın ilk kez boy gösterdiği ve anahtar kavram ve olguları kağıda döktüğü aşamadır.
Öneri Özeti, adından da anlaşılacağı üzere, aslında bir film yapma teklifidir.
Genel olarak, projenin özelliklerini belirtir ve filmin işleyeceği temel kavramsal çerçeveyi açıklar.

Başlangıçta üç şeyi saptamakta yarar var:
-Önerilen filmin adını
-Önerilen filmin amacını ve
-Önerilen filmin hedef kitlesini

Bunun yanı sıra şu sorulara da yanıt vermeye çalışmak yerinde olacaktır:
-Hedef Kitle, filmde ele alınan konu hakkında neler, ne kadar bilmektedir?
-Filmin teknik gereksinimleri nelerdir?
Film sesli mi sessiz mi? Üst ses var mı yoksa doğal sesler aynen korunacak mı? Renkli mi siyah/beyaz mı? 8mm, 16mm, 35 mm yoksa video mu? Süresi ne kadar?
-Filmin bütçesi ne kadar?
Bunlar, fikrin kafamızda netleşmesini ve şekillenmesini kolaylaştıran sorulardır. Hepsi de öneri yazma aşamasında vazgeçilmez niteliktedirler.

Fikrin başlangıç aşamasında sorularınız yanıtlamış ve konseptinizi örgütlemişsinizdir. Sıra Öneriyi kağıda dökmeye gelir. Yazım üslubunuzun açık ve duru olmasına özen gösterin. Belli başlık ve alt başlıklar önerinin düzgün ve derli toplu olmasına katkıda bulunacaktır:

Ana Başlık: Öneri metninizin başlığı
İçerik Özeti: Filmin amacı, hedef kitlesi ve filme dahil edilecek olan anahtar verilerin bir özeti
Teknik Özellikler: süre, renk, ses ve kullanılacak olan özel efektler hakkında bilgiler.
Çekim Planı: Çekimlere nerede ne zaman yapılacak?
Yapım Planı: Filmin yapımı ile ilgili tüm aşamaların son teslim tarihi.
Bütçe: mümkünse ayrıntılı biçimde…
Taraf ve Hükümler: Yapımcı, müşteri, teslim tarihleri vs.

Bir Öneri ya da Konsept aşağı yukarı neye benzer? İşte bir örnek:

Film Önerisi

SAĞLIKLI BAKIŞ (Film başlığı)

Bu 16 mm’lik film ilkokul öğretmenlerine yöneliktir - özellikle de sınırlı eğitim deneyimi olanlara. Filmin amacı, onlara çocuk sağlığı konusunda temel bir yaklaşım kazandırmak ve bu sorunla akılcı yöntemlerle baş edebilmelerini sağlayacak temel bilgileri sunmaktır.

Filmin süresi tahminen 20 dakika olup; film, sesli ve renkli çekilecektir. Hem anlatıcı üst-sesi hem de doğal ses kullanılacaktır.

Film ihalesini açan kurumun teknik elemanları ve oyunculuları sağlayacağı varsayımından hareketle, filmin maliyeti 12.500 ABD $ olarak öngörülmüştür. Animasyon gibi tekniklerin uygulanması talebi halinde, bütçe, ek masraflar oranında artacaktır. Filmle ilgili hazırlık ve çekim çalışmalarının Ankara İl sınırları dışına seyahat yapılmasını gerektirdiği durumlarda yol ve konaklama masrafları da bütçeye eklenecektir.

Gözden geçirilmiş bu öneri
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ANKARA İL MÜDÜRLÜĞÜ
için hazırlanmıştır.

Taraflar:
Yapım Şirketi adına Ökkeş Yüksekateş
T.C Sağlık Bkn. Ankara İl Müd. adına Hamza Fitil
Tarih, İmza(lar)

Öneri Özeti tamamlandığında, ikinci adıma geçebilirsiniz artık: Film tretmanının yazılması.

II- İkinci Adım: Film Tretmanı
Film tretmanı, önerdiğiniz filmin, üçüncü tekil şahış ve şimdiki zamanda yazılan metnidir. Amacı, Öneri Özetinizde ana hatlarıyla tarif ettiğiniz filmi, malzeme ve yaklaşım açısından detaylandırmak ve dramatize etmektir. Tretmanın diğer bir işlevi, senaryonun daha sonraki aşamalarına geçmeden önce konuya ve işlenişe ilişkin kimi güçlükleri farkedip ortadan kaldırmak ve film yapma görevini veren kurum ve kişilerle olası görüş farklılıklarını vaktinde saptayıp bertaraf etmektir.
Tretman yaklaşım ve ele alış biçimini belirginleştirmeli, ele alınmak istenen tüm konu ve malzemeleri içermeli ve ayrıca düşünce biçiminizin özünü yansıtmalı.
Tretmanın uzunluğu konusunda belli bir kural yoktur. 2-3 sayfadan 40-50 sayfaya kadar uzanabilir. Fakat çoğu kez ne kadar kısa olursa o kadar hayırlı olur.

Tretmanın yazımını iki aşamada ele alabiliriz:
-Düşünme/Tasarım aşaması
-Yazma aşaması

A. Düşünme/Tasarım Aşaması
Tasarım aşaması üç öge içerir:

1. Bilgilendirme Çizgisi
2. Özdeşleştirme Çizgisi
3. Sunuş Yapısı

1. Bilgilendirme Çizgisi

Bilgilendirme Çizgisi bağlamında filmde yer alacak olan anahtar bilgiler ve bunların etkili biçimde kullanımı ele alınır.
-filmin konusu ile ilgili araştırma yapılır ve bir bakış açısı geliştirilmeye çalışılır
yazılı-basılı kaynakların taranıp okunması
mülakat ve görüşmelerden ek bilgiler ve görüşler sağlanması
alan araştırmalarının yapılması
konuya ilişkin belli bir hakimiyet kazanılması/bakış açısı geliştirilmesi
-yapılacak olan filmin temel savı/ana mesajı saptanır
öneri özetinde belirttiğiniz amaçla ilişkili olan bu sav/mesaj belirginleştirilmezse tretmanınız iskeletsiz kalır ve senaryonuz bulanık kalmaya mahkum olur
-bu temel savı desteklemek üzere ikincil/yardımcı nitelikte savlar geliştirilir
“Ege Bölgesi mükemmel bir tatil yeridir” biçimindeki temel savı
desteklemek üzere, “İzmir nefis bir şehirdir”, “Efes’in tarihsel
zenginliklerini gezmeye doyum olmaz”, “Kütahya’nın porseleni
gibisi bulunmaz”, “Afyon’un kaymağını tadan ondan vazgeçemiyor”
gibi yardımcı savlar kullanabilirsiniz sözgelimi. Önce temel savınızın
geçerliliğini kanıtlayan tüm şeyleri sıralayın. Daha sonra bunları mantıklı
ve ilgiyi arttırıcı bir sıraya göre dizin. Amacınız yardımcı savların bizi
temel sava nasıl götürdüğünü açık biçimde ortaya koyabilmek olmalı. Bu
düzenleme çalışmasını, temel savınız sağlam biçimde ayakta duruncaya
dek sürdürün.
Düzenleme çalışması metinden metne farklılık gösterir. Örneğin tarihsel
konuları işleyen bir belgeselde “kronolojik” bir düzenlemeye gitmek daha
mantıklıyken, mekanları işleyen bir filmin, mekandan mekana ilerlemesi daha mantıklıdır. Bunun gibi, basitten karmaşığa, özelden genele, bilinenden bilinmeyene, sorundan çözüme ve nedenden sonuca doğru uzanan düzenleme biçimleri örnek verilebilir.
Bu düzenleme biçimlerinin karma kullanımı da mümkündür. Örneğin bir yandan kronolojik, diğer yandan da sorundan çözüme doğru ilerleyen bir düzenleme oluşturabilirsiniz.
Örneğin Hitler’in ortaya çıkıp yokedilişine dek süren bir II. Dünya Savaşı
belgeseli bu düzenlemeye uygundur.
-tüm bunlar görsel olarak işlenebilirlikleri açısından incelenir.
Tüm savlarınızın görsel açıdan sunulabilir, diğer bir deyişle somutlaştırılabilir olması önemli bir noktadır. Atomların davranışı üzerine bir belgesel yapacaksanız, bunu nasıl görselleştirebileceğinizi de düşünmek zorundasınız. İşin püf noktası, her zaman için savınızı gösteren malzeme sunmaktır. Sözlü açıklamalara ancak gerçekten kaçınılmazsa başvurun.

2. Özdeşleştirme Çizgisi

Özdeşleştirme çizgisi, izleyicinin ilgisini ayakta tutmaya yönelik bir hareketler/eylemler planıdır. Amaç, öncelikle izleyiciyi yakalamayı sağlamaktır. Bunu sağlamanın bazı yolları var: spektaküler olanı, şok edici olanı, zıt olanı, imkansız olanı, yasak olanı sunmak gibi.
Fakat en etkili yol bir çatışma unsuru, yani iki zıt güç arasındaki mücadeleyi akışa katabilmektir. Çünkü çatışma, hangi düzeyde olursa olsun, kendiliğinden bir soru doğurur: hangi taraf galip gelecek? Böylece izleyicide bir merak ve ilgi doğmuş olur.
İlgi sağlamak, izleyicinin dikkatini belgesele toplamada ön koşuldur. Bu vermek istediğiniz mesajın alınması bakımından da gereklidir.
Peki bunu nasıl sağlayacaksınız?
-İzleyicilerin empati kurabilecekleri bir karakter (ya da karakterler) geliştirmek.
Filmde ele alınan bir çatışma, izleyiciyi olaya katmaya yarayacaktır.
Çünkü izleyicinin empatisini yakalamak mümkün olacaktır. Bu amaçla izleyiciyi son kertede izleyicinin tarafında olan bir karakterle tanıştıracaksınız sözgelimi.
Örneğin izleyicinin duygu, istek ve amaçlarını paylaşan birisiyle.
Çatışmayı kurarken izleyicinin herkesle ve herşeyle özdeşleşebileceğini
aklınızdan çıkarmayın. Dolayısıyla karakterler birey, grup, nesne ya da
fenomenler olabilir. Örneğin Pare Lorentz’in ünlü The River belgeselinin
kahramanı Missisippi nehridir. Bir fil ya da bir traktör, en az insan kadar
karakter olarak işlev görebilir. Her halükarda bu kahramana bir amaç, bir
motif oluşturmak zorundasınız. Çünkü ancak isteği ve amacı olan “kişi”
başarma ya da başaramama, diğer bir deyişle bir “öykü sorunu”
yaratma potansiyeline sahiptir. Ancak bu yoldan izleyicinin olaya “taraf”
olmasını sağlayabilirsiniz. Öte yandan, istek ve amaç olmadan, çatışma olamaz; çatışma olmadan da ilgi yaratılamaz. Bütün bunlar istek/amacın mutlaka sözlü olarak belirtilmesi gerektiği anlamına gelmez. İşe giden ya da yemek pişiren bir karakter, açıkça belirtilmese bile bir istek/amaç ima eder: işyerine varmak, yemeğibaşarıyla pişirip yemek.
-Bu karakteri bir sorun ya da tehlike ile karşı karşıya getirmek.
Çatışma, kapalı bir kapıyı açmaya uğraşmaya benzer. Rakip ve engeller varken,
bir amacı kovalamaktır. Dolaysıyla karakterinize sadece bir hedef vermekle
kalmayıp, aynı zamanda mücadele ettiği engellerle de karşılaştırırsınız. İster bir
insan, ister bir karbüratör, isterse de bir teori olsun, işi “kahraman” için
zorlaştırmanız gerek. Engelleyici öge ya da tehlike, karakterinizin amacına ulaşma
olasılığını zorlaştırır. Üç temel engelleyici öge ya da tehlike türünden söz edilebilir:
doğrudan yaşamı tehlikeye sokanlar (Çeçe Sineği, yanlış katlanan bir paraşüt..); mutluluğu tehlikeye sokanlar (kız tarafından reddedilen/terkedilen oğlan; karayol
yapımı nedeniyle evini boşaltması istenen aile…); konum ve itibarı tehlikeye sokanlar
(Başına kadın bir yönetici getirilen maço işçi; sevgilisi varmış gibi gösterip foyası meydana çıkmak üzere olan delikanlı…).
Görünüşte ne kadar zayıf gözükürse gözüksün, amaç ve onlara yönelik tehlikelerin metninizde yer alması her zaman faydalıdır.
-Çatışmayı bir çözüme ulaştırmak ve buradan bir sonuç çıkartmak.
Bu, bilgilendirme ve özdeşleşme çizgilerinin birleştirilmesi/kesiştirilmesi anlamına gelir.
İzleyiciye tanıttığınız tüm çatışmalar ele aldığınız konudan doğmak zorunda olduğu gibi,
çözülmek ve bir sonuca bağlanmak zorundadır
.
Özdeşleşme çizgisini geliştirirken üç ana soruyu göz önünde tutun:
-Bu film hangi işlevi yerine getirmek üzere tasarlandı? Yapımcı ve sponsörler ondan ne
bekliyor?
-İzleyiciler bu filmi neden seyrediyor? Onlara sunduğumuz neden ne? Bu onlar için iyi bir
neden mi?
-İzleyiciler filmi hangi şartlarda/şartlar altında seyretmektedirler? Evde mi? Sinemada mı?
Yalnız mı, toplu halde mi? İzleme edimi zorunlu mu, keyfi mi? Rakip kanallarda bu sırada
ne gösterilecek? Bir Bruce Willis filmi mi? Okan Bayülgen şov mu? Bir Avrupa Kupası
yarı final maçı mı? Ferhunde Hanım’ın bir bölümü mü? İzleyiciler sabah taliminden çıkmış ve öğle yemeği yemeden ekran karşısına oturtulan erler mi? Akşam yemeği yapma derdine düşmüş ve iş yaparken oyalanacak bir şey arayan ev kadınları mı?
Bunlar Özdeşleşme çizgisini ne denli sıkı ya da gevşek kuracağınız konusunda size
ipucu sağlar. Örneğin rakip program ratingi yüksek ve ilgiyle izlenen Ferhunde Hanımlar ise, özdeşleşme çizgisini sıkılaştırmakta yarar var. Hele bir de hedef kitleniz ev hanımlarıysa, iki kat sıkılaştırmakta yarar var.

3. Sunuş Yapısı

Bir sunuş yapısı oluşturmanın amacı, bilgilendirme ve özdeşleşme çizgilerinde yer verilen ögelerin en etkili düzenleme içerisinde sunulmasını sağlamaktır.
Bu amaca ulaşma konusunda bilinen en eski formül “HEY!-SEN-GÖRÜYOR MUSUN?-ÖYLEYSE…” formülüdür.

Formül şu şekilde uygulanır:

HEY!= Filmin başında izleyicinin dikkatini yakalama potansiyeli taşıyan bir ögenin kullanımı. İlginç bir durum, bir eylem ya da karakter.

SEN= İzleyiciyi konuya katan, kişisel olarak konuyla ilgilenmesini sağlayan özdeşleştirici bir unsur.

GÖRÜYOR MUSUN?= konunuzu geliştirmek üzere yer verdiğiniz tüm unsurlar.

ÖYLEYSE…= hepsinden çıkardığınız sonuç, vardığınız nihai nokta, bıraktığınız sonul izlenim.

Bu formül bir yana, tüm diğer “çizgisel” anlatımlarda olduğu gibi, iyi kurulmuş bir film tretmanı şu bölümlerden oluşur:
1. Giriş
2. Gelişme
3. Sonuç

a. Giriş
İyi bir giriş en az iki işlevi yerine getirir:
-izleyicinin ilgisini yakalayan ve dikkatini çeken görsel-işitsel bir kanca atar.
-Filmin üzerine kurulu olduğu temel savı kurar, ortaya koyar.

HEY! Diye seslenirken, illa ki yüksek sesle yapılmak zorunda değil bu. Yani ambulans sirenleri ya da top patlaması sesleri eşliğinde bir giriş yapmak zorunda değilsiniz. Önemli olan üç ögeye yer vermeyi başarmanız. Bunlar mutlaka gürültü yaratmak zorunda değildir: Merak, değişim ve sonuçları.
Merak faktörünü fazlaca tarif etmeye gerek yok. Yolda giden bir ambulansla başlayın ve izleyici neden yolda olduğunu ve nereye gittiğini merak etsin. Ona bir ev gösterin ve izleyici bu ev üzerinde neden durulduğunu, kimin evi olduğunu ve orada nelerin olup bittiğini merak etsin. Evdeki bir hastayı gösterin ve izleyici bu adamın kaderini merak etsin. Adamın nesi var? Hastalığı ağır mı? Ölecek mi, kalacak mı? Niçin?

Fakat izleyicinin bu başlangıç merakının da bir sonu vardır. Bir süre sonra bütün bunları bize niye gösteriyorsunuz diye de soracaklardır. “Bu ilk çekimleri neden izledik? Amacı ne? Nereye varmak isteniyor?
Varılacak yer hiç bir şey değilse, bir değişme olmalıdır. En azından bir değişikliğin olacağı vaadi olmalı. Değişim, her öykünün temel kaynağıdır: Bir şey oldu, oluyor ya da olacak.

Değişimin ister istemez yol açtığı sonuçları vardır. Hayatımızı, olup bitenleri, kısaca herşeyi baştan aşağı etkileyen sonuçları.

Merak-değişim-sonuç… dikkati yakalama açısından önemli bir nokta. Gelelim temel savın ortaya konmasına: Film konusuyla ilgili bir saptama ya da sav olmakla birlikte, temel savı sunmanın en iyi yolu onu soru biçiminde formüle etmektir: “İnsanoğlu için bir şans var mı? Gerçekten de daha iyi bir dünya yaratmak mümkün mü?”; ya da “Bir sağlık uzmanı çocuk ruh sağlığı konusunda neler yapabilir ki?”; ya da “Bilimsel alanlardaki istihdam olanaklarına yakından bakalım… iyi eğitilmiş yeni kuşaklar için yeterince iş olanakları var mı gerçekten?”
Temel sava bir an önce gelmekte yarar var. Çünkü filmde temel savınızı ortaya koymadıkça, filminiz aslında daha başlamamıştır.

Bir de: başlangıç bölümü aynı zamanda özdeşleşme çizginizin de başladığı bölümdür. Bu bölümde empatik ögenizi sunarsınız: ana karakterinizi… ve onu bir çatışmaya katarsınız, rakip ve engellerle karşılaştırmaya başlarsınız.

b. Gelişme
Filmin gelişme bölümü, formülümüzün GÖRÜYOR MUSUN? kısmını oluşturur. Bu bölüm temel savınızı destekleyen yardımcı savları ortaya koyduğunuz, onları temel savı desteklemek üzere belli bir mantık zinciri etrafında ördüğünüz bölümdür.
Bu mantık zincirini örerken, ana noktaları önem/yoğunluk/ilgi sırasına göre düzenlemekte yarar var. Çünkü Aristo’dan bu yana bilindiği üzere her bir doruğu daha büyük bir doruk ya da karşı-doruk izlemeli. Buna dikkat etmezseniz izleyicinin ilgisini kaybedersiniz.
Dolayısıyla şöyle bakmakta yarar var: Gelişme bölümü, özdeşleşme çizgisinin “kahramanı”nın rakipleriyle giderek tırmanan bir şiddette mücadele ettiği bölümdür. Örneğin Ceylan yavrusu doğmuştur. Acaba yetişkin oluncaya ve kendi başının çaresine bakabilecek yaşa gelinceye kadar geçen süre içerisindeki olası tehlikeleri atlatabilecek mi? Leoparlar, Aslanlar, göl kıyısında timsahlar, yaralanmalar, topallayan ayaklar, anne ceylanın sütünden kapma mücadelesi veren “rakip” kardeşler, yangınlar, kuraklık mevsimi… vs..

c. Sonuç
Formülümüzün ÖYLEYSE… kısmına denk gelen bölüm budur. Burada temel sava geri döner ve ona ilişkin sonul bir saptama ya da açıklamada bulunuruz. Mümkünse savımızı vurucu bir “anahtar cümle” ile toparlamalı. Bu anahtar cümle, bırakmak istediğimiz nihai izlenimin altını çizmeli, onu vurgulayıp desteklemeli.
Yine bu bölümde çatışma bir sonuca kavuşturulur ve konuyla ilgili açık kalan noktalar tamamlanır. Örneğin: “Yaz geldi. Yavru ceylanımız büyüdü ve artık kendi başının çaresine bakacak duruma geldi. Bu arada kendini aslanlardan ve timsahlardan korumayı, sıcağa ve kuraklığa karşı koymaya da öğrendi. Yakında kendi yavrularını da doğuracak… yeni doğan yavruları da onun geçtiği çetin yollardan geçmek zorunda kalacaklar. Afrika bozkırların acımasız dünyası, onlara bu kez annelerine gösterdiği kadar merhamet gösterecek mi? Bunu bilmek olanaksız. Bildiğimiz tek şey, doğanın döngüsünün süreceği, kimilerin hayatta kalırken, kimilerin bunu başaramayacağı.”
Sürücü eğitimine yönelik hazırlanan bir belgeselde, oldukça espirili bir son hazırlanmıştır. Film boyunca gayet ciddi ve dikkatlı olan uzman, sonda arabaya binip motoru çalıştırır. Araba görüntüden çıkıp film de bitecektir, çünkü uzman, kapanış konuşmasını da yapmıştır. Ama o da ne? Sürekli hatırlatmalarda bulunan uzman, arabaya benzin koymayı unutmuştur. İki elini yana kaldırarak, mahcup bir ifadeyle kameraya gülümser ve film böyle biter. Bu sempatik final, eğitim filminin didaktik havasını yumuşattığı gibi, yoğun bir bilgi ve uyarı bombardımanından geçen izleyicinin bir tebessümle salondan ayrılmasını sağlar.

4. Kimi Özel Teknik ve Uygulamaların Kullanımı Hakkında

Tretmanınızı yazarken öyle bir noktaya gelmeniz mümkün ki, düşündüğünüz hiç bir şey anlatmak istediğinizi ortaya koymaya yetmez. Bu durumda çareler arasında Özel Efektler ve Animasyon yer alır.

Özel Efektler, sıradan çekim teknikleriyle elde edilemeyen görüntüleri oluşturmaya yarayan bir dizi özel uygulamaları kapsar. Hareketin donması ya da ekranın bölünmesi gibi basit efektlerin yanı sıra, sözgelimi canlı dinozorlar yaratmak gibi günümüzün daha sofistike ve bilgisayar grafiği destekli çalışmaları burada örnek verilebilir.

Animasyon ise kabaca, canlı olmayan nesneleri sinematografik bir işleme süreci aracılığıyla canlandırmaktır. Özünde tek tek fotoğraflanan ölü doğa (nature mort) resimlerinin art arda verilmesiyle onlara dair bir hareket yanılsaması yaratmaktır. Animasyonun bir avantajı herşeyi temsil edebilme şansını sunması. En basitinden bir takım dinozor çizimleri kullanarak dinozor görüntüsü bulma sorununzu çözebilirsiniz.

Hem özel efektler hem de animasyon oldukça pahallı yapım kalemleridir. Ancak bu seçeneklerin sağlayacağı anlatım zenginliğinin farkında olmak yine de yerinde olur.

B. Tretmanı Yazma Aşaması

Planlamak ayrı, yazmak ayrı birşeydir. Yazarken kasılmamakta yarar var. Elbette tasarım aşamasında ortaya koyduğunu plan ve yapı önemlidir. Fakat yazarken yaratıcılığınıza geri dönün. Yazma anında yakaladığınız havayı öldürmeyin. Yazın; daha sonra plan ve yapı çerçevesinde yazdıklarınızı nasılsa elden geçirebilirsiniz. Bir oturuşta yazmak mümkün olmadığı gibi, yazdıklarınız da değişecek, düzeltilecektir.
Tretmanı yazarken yaptığınız şey, bilgilendirme ve özdeşleştirme çizgisinin bir bileşimini oluşturup sunmaktır. Bilgilendirme ve Özdeşleştirme ögeleri sadece planınızın parçası olarak varlar. Yazarken onların özüne sadık kalmanız yeterli, yoksa biçim olarak plandaki gibi aynen tretmana taşımak zorunda değilsiniz onları.

Tretmanın can alıcı noktası onu en sade biçimine kavuşturabilmek, en yalın hale gelinceye dek üzerinde çalışmaktır. Ve de mutlaka dramatize etmek zorundasınız malzemenizi.

Tretmanın formatı nedir? Kesin bir format ya da kesin yazım kuralları yoktur. Aşağıda bir tretman örneği verilmiştir. Bunu temel alıp kendi üslubunuzla işleyebilirsiniz.

Tretman örneği

SAĞLIKLI BAKIŞ

Giriş Jeneriğinde (1) görevlendirici kuruluşun adı (2) ana başlıklar ve (3) yapım ekibiyle ilgili krediler yer alacaktır. Bunlar, okul bahçesinde oynayan 5-12 yaş arası çocukların görüntüleri üzerinden akacaktır.
Teneffüs zilinin çalmasıyla birlikte jenerik yazıları da sona erer ve çocuklar okul binasına girer. Ana karakterimiz, genç ve güzel bir kadın öğretmen (LEYLA HOCA), öğretmenler odasının kapı eşiğinden çocukların binaya girişlerini izler.
Anlatıcı sesi filmin yanıtlamayı çalıştığı ana soruyu sorar: Leyla Hoca, iyi bir öğretmen olmayı istemektedir. Çocukların iyi eğitim alabilmeleri için, sağlıklı bir gelişim göstermeleri gerektiğinin de farkında. Fakat henüz yeni ve deneyimsiz bir öğretmen olduğundan, çocukları bu açıdan değerlendirmek için ne tür bir standart kullanacağını bilemiyor. Örneğin dikkat etmesi gereken tehlike sinyalleri var mıdır ve bunlar nelerdir? Her şeyin ötesinde, sağlıklı bir gelişimin gerçek belirtileri hangileridir?
Filmin ana gövdesi sürekli ve dikkatli gözlem yönteminin işin püf noktası olduğunu vurgulayacaktır. Bu, daha deneyimli olan yaşlıca bir öğretmenin (Hamdiye Hoca) Leyla’ya şu cümleyi söylemesiyle somutlaştırılır: “Leylacığım, bir hoca çocuk eğitir, cansız bir nesneyi değil.”
Hamdiye hocanın bu bilgece sözünü kendine kılavuz yapan Leyla, sağlıklı gelişimin bir kaç temel özelliğini saptar ve bunlardan hareketle çocuklara ilişkin bir yargı geliştirmesine olanak veren bir norm oluşturmaya çalışır. Bu özellikler arasında (1) iyi bir bedensel gelişim (2) iyi beslenme alışkanlıkları, (3) iyi ruh sağlığı(4)çabuk kavrama ve öğrenme… gibi özellikler var. Leyla Hoca, tüm bu özelliklerden hareketle bir “normal gelişen” öğrenci normu geliştirir ve bu normdan sapan öğrencilerin sorunlarını araştırır. Bu amaçla okul hemşiresi ya da çocuğun ailesiyle görüşür ve sorunu somutlaştıran sorular sorar. Fakat bütün bunların sonunda, şu vurgulanır: Hoca, teşhis koyan kişi değildir, sadece bir şeyin yolunda gitmediğini saptayan ve önlem alınması için gerekli mercileri uyaran kişidir. Böylece Leyla’nın çocukların sağlıklı gelişimi ile ilgili kendi modelini geliştirebildiği de görülür. Leyla, iyi iş başardığı ve bir kaç öğrencinin daha sağlıklı gelişim göstermesi için katkı sağlayabildiği için mutludur.
Kapanış sahnesi, çocukların teneffüse çıkmak üzere Leyla Hoca’nın sınıfından çıkışlarını ve bahçeye koşuşlarını gösterir. Leyla da öğretmenler odasına Hamdiye hocanın yanına oturur. Leyla mutlulukla gülümser. İki hoca çay eşliğinde neşeli bir sohbete başlarken, anlatıcı sesi araya girer ve şu soruyu sorar: “Peki siz kendi sınıfınız için en iyisini yaptığınızdan nasıl emin olacaksınız?”. İki hoca cam kenarına gelip dışarı, bahçede oynayan çocuklara bakar. Anlatıcı sesi, kendi sorusunu kendi yanıtlar: “Çok basit. Gözlerinizi açarak ve kulaklarınızı öğrencilerinize vererek. Her birini kendi biricikliğinde değerlendirerek. Çünkü öğretmen; çocuk, yani insan eğitir, cansız nesneleri değil.” Son görüntü, tıpkı giriş görüntüsü gibi, oynayan çocukları gösterir. Kapanış jeneriği akmaya başlar. Jeneriğin bitimiyle birlikte görüntü kararır.

Son

Gözden geçirilen bu versiyon
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ANKARA İL MÜDÜRLÜĞÜ
için hazırlanmıştır.

Taraflar
Yapım şirketi adına Ökkeş Yüksekateş
T.C. Sağlık Bkn. Ankara İl Müd. adına Hamdi Fitil
Tarih ve imzalar

 

Evet, tretman örneğimiz bu kadar. Pratik yaparak, tretman yazma yeteneğinizi geliştirmeniz mümkün.
Fakat senaryo yazma süreci, burada henüz sona ermedi. Sıra Sahne/Sekans Özeti’ni yazmaya geldi.

III. Üçüncü Adım: Sahne ya da Sekans Özeti

Sahne 7 Dr. Babuna, laboratuarında, geliştirmiş olduğu “bağışıklık projesi” üzerinde çalışıyor. Anlatıcı sesi, projenin önemi bir yana, Dr. Babuna’nın bu projeden ne denli çok zevk aldığını belirtir. Ancak bu proje, hayatının sadece bir yanını oluşturmakta. Laboratuarın dışına çıktığında, onun çok başka ilgilerinin de olduğu görülür.

ZİNCİRLEME İLE

Sahne 8 Dr. Babuna ve ailesi Yeşilköy Hipodromunda. Ellerinde bahis biletleri tutan Dr. Babuna ve dürbünlü eşi heyecanla zıplamaktadırlar. Babasının omzuna binmiş olan Dr. Babuna’nın küçük oğlu Kurthan, at sırtında gidiyormuş taklidi yaparak çığlık atmaktadır. Anlatıcı sesi, gündelik hayatı kapsayacak konuları ele alacak şekilde konuyu genişletir.

ZİNCİRLEME İLE

Sahne 9 Küçük Kurthan, Cumartesi sabahı anne babasının yatağına gelmiş onları gıdıklayarak uyandırmaktadır. Anlatıcı sesi, gündelik hayat üstüne yorum yapmayı sürdürür.

ZİNCİRLEME İLE

Sahne 10 Dr. Babuna ve arkadaşları sahil kahvesinde pişti oynamaktadırlar. Anlatıcı sesinin yorumları sürer.

ZİNCİRLEME İLE

Sahne 11 Pazar akşamı. Babuna Ailesi topluca televizyon karşısına geçmiş, “Akın Akın Kompela” programını izlemekte. Anlatıcı yorumları sürer.

ZİNCİRLEME İLE

Yukarıdaki bölüm, senaryo yazma sürecinde basitçe tretmanın devamı olarak da nitelenebilecek olan sahne özeti çalışmasına bir örnektir.
Sahne basitçe birbirleriyle ilişkili çekimlerin, sekans ise basitçe birbirleriyle ilgili sahnelerin toplamı olarak tanımlanabilir. Sahne ya da sekans özeti ise, filme oluşturan sahne ya da sekansların betimleyici bir listesidir.

Tretman nasıl öneri özetinden doğuyor, ona yaslanıyorsa, sahne ya da sekans özeti de tretmana dayanıyor, onun daha geliştirilmiş bir aşamasına karşılık geliyor. Sahne Özeti, filmin işaret edeceği şeyleri, düşünce ve hareket ögelerine tercüme eder ve bunu yaparken de malzemenizi görsel olarak sunma konusunda sizi harekete geçmeye zorlar. Fikrinizi/ temel savınızı, genel ve yuvarlak bir kaç cümle yerine, adım adım, sahne sahne, oldukça ayrıntılı biçimde ortaya koymak zorundasınız sahne özetinde.

Bu aşamada konunuzu artık birbirleriyle ilişkili çekimler olarak düşünmek ve örgütlemek zorundasınız. Birbiriyle ilişkili bu çekim öbeklerinden bir destekleyici sav ortaya koyabilmelisiniz örneğin…

İyi bir sahne özeti yazabilmek için, sadece sahne tiplerini ve çekimlerin birbirleriyle nasıl ilişkilendirileceğini bilmek zorunda olmakla kalmayıp, tretmandaki malzemenin bu tür çekim öbekleri oluşturmak üzere nasıl bölümlendirilmesi gerektiğini ve bir sahnenin nasıl özetlendiğini de bilmek zorundasınız.

A. Çekimler birbirleriyle ne tür ilişkiler içerisindedirler?

1. Konsept, fikir, düşünce
Bir basketbol topu, bir yer küre, bir büyücünün kristal küresi… gibi birbirlerinden farklı çekimler düşünün. Anlatıcı sesi, gösterilen tüm nesnelerin ortak özelliklerinin yuvarlak olmaları olduğunu belirterek, çekimler arasındaki birliği sağlar.

2. Eylem/Hareket
Bir boks maçının son raundu. Geçen yılın şampiyonu hızla köşesinden fırlar ve rakibini iplere savurur. Bu hareketi karşılayan rakip yana sıçrar. Bu hareketi bir an için sağ kolunun boşta kalmasını sağlar… ve işte bir anlık boşluk şampiyona sıkı bir upper-cut geçirmesine yetiyor…
Bu hareket dizisinin malzemesi iki ya da üç kamerayla sağlanmış olabilir, yaklaşık yarım düzine de çekim içerebilir. Doğru bir sıralama ile kurgulanan bu çekimler, hareketin devamlılığına bir birlik sağlarlar.

3. Mekan kurma (Setting)
Sahne bir parkta geçer. Salına salına gezinen gençlerin, banklara oturmuş ihtiyarların, ağaçların, bir çeşmenin, çimlerden oynayan çocukların, köpeklerini gezdiren ve sevgililerin minik bir köprüden ördek besledikleri çekimleri birleştirir. İşte bu çekimlerin ortak yönü, onları bir sahne olarak birleştiren öge, setting dediğimiz şeydir.

4. Karakter
Sırt çantalı bir genç, bir patika boyunca yürür, kayalık bir yeri tırmanır, çimenli bir düzlükte ilerler, bir çağlayandan su içer, bir tepeye çıkar, güzel bir vadi manzarası karşısında yere çöker ve manzarayı seyreder. Bütün bu hareketlerin temelinde yatan düşünce/motif açıkça belirtilmemiş, eylemler arasındaki devamlılık daha ziyade gevşek bırakılmış ve oldukça farklı mekanlar bir araya getirilmiş. Ancak tek bir karakter üzerine yoğunlaşmakla, sahne birliği yine de sağlanmıştır.

5. Mood/Atmosfer
Tüm dünyadan gecekondu ve baraka görüntüleri. Dökülen binaların, yerde birikmiş çöplerin, asık suratlı ve çökük omuzlu insanların çekimleri, tüm bunları birleştiren bir atmosfer/mood yaratırlar.

6. Diğer
Gerçekte bu kategoriler arasında kesişmelerin olması, iç içe geçmeleri mümkündür. Bir fikir, harekette devamlılık, bir setting, bir mekan ve bir mood, birlikte işleyerek de bir sahne kurabilirler.

Sahnelerin içsel gelişimi kronolojik, mekansal, neden sonuç ilişkisine dayalı olabilir.

Bazı başka birleştirici unsurlar şunlardır:
Dramatizasyon- Örneğin evlilik sorunlarını işleyen bir film. Birbirlerine bağırıp çağıran bir çifti gösteren bir sahne.
Analoji (Benzerlik kurma)- Aynı film. Bir sahne birbirlerine hırlayan ve tıslayan bir kedi ve köpeği gösterir. Burada kavga eden çiftle kavga eden kedi-köpek arasında bir analoji kurulduğu açık.
Örnekleme- Başka bir çift. Belki de bir gözü şiş olan kadın ve kocası, danışmanlarıyla sorunlarını konuşuyorlar. Bütün bunlar bir gizli kamera tarafından çekiliyor.
Karşılaştırma- Birbirine izleyen çekimler iki çifti, biri mutlu diğeri mutsuz, gösterir. Ya da ikisi de, fakat farklı nedenlerden dolayı mutlu ya da mutsuz.

B. Sahne/sekans tipleri
Malzemeniz ve onu işleyişiniz nasıl olursa olsun, her sahne/sekans, özünde iki genel kategoriden birine karşılık gelir: devamlılık(continuity) ya da derlenmişlik(compilation).

1. Devamlılık sahnesi
Kesintisiz hareketten oluşan bir birlik olan devamlılık sahnesi, bir dizi çekim içerebilir, fakat zamansal açıdan bir kesinti meydana geldiğinde sahne sona erer. Sona erişi genellikle -ama bu her zaman böyle olmak zorunda değil- optik bir efektle, örneğin kararma ya da silinme ile olur. Bir devamlılık sahnesine nedenselliğe dayanarak adlandırmak mümkündür: kavda sahnesi, düğün sahnesi, yemek sahnesi gibi…

2. Derleme sahne
Bilgi ya da düşünce birliğinden oluşan sahneler genellikle derleme sahneler olarak anılır. Çok farklı ve ilgisiz gibi görünen görüntülere yer vermesine karşın, bu sahne tipini olanaklı kılan şey, anlatıcı sesinin bu farklı çekimler arasında anlamsal bir birlik kurabilmesidir. Bu tür sahneler devamlılıktan çok, belli bir ortak başlığa dayanırlar; imalat sahnesi, büyüme sahnesi, hastane sahnesi gibi… Genellikle bu tür sahneler de optik bir efektle sona ererler. Devamlılık sahnesinden farklı olarak, derleme sahnelerde, sadece sonda değil, sahne aralarında da bu tür optik efektlere dayalı geçişlere yer verilir, çünkü farklı görüntüler arasındaki birliği daha yumuşak geçişlerle sağlamak gerekebilir. Böylece örneğin hastane sahnesinde ameliyat masasından, başka bir hastane mekanına geçiş zincirlemelerle yapılır. Sahne ancak, konunun tartışılması sona erdiğinde sona erer.

 

3. Sahnelerin kombinasyonu
Her iki sahne tipi de aynı filmde kullanılabilmektedir. Örneğin bir film devamlılığa dayalı bir hareketli sahne ile başlayarak önce izleyicinin ilgisini çekmeyi amaçlayabilir. Daha sonra da filmin konusunu tanıtmak ve açmak üzere bir derleme sahne ile devam edebilir. Bu yöntem özellikle yoğun ebformasyonun aktarılması gerektiği durumda iyi bir yöntemdir; çünkü hem bilgi aktarımı, hem de izleyici ilgisini ayakta tutma işlevini daha kolay yapabilmeyi sağlar.

C. Sahneyi özetlemek
Film alanında pek çok konu için söz konusu olduğu gibi, bir sahnenin özetlenmesi konusunda kesin olarak belirlenmiş bir format yoktur. Fakat pek çok yazar üç temel ögeye dayanan bir çalışma yöntemi uygulamaktadırlar. Her sahnede
1. neyin hedeflendiğini
2. neyin görüldüğünü
3. neyin duyulduğunu
açıklamaya özen gösterirler.
2 ve 3’te kastedilen çok açık olsa gerek. Asıl sorun 1’dir, yani sahneyle neyin hedeflendiği. Sahnenin hedefi belli olmadığında kolayca şişmesi, gereksiz ve boş sahnelerle dolması işten bile değildir. Bu nedenle her sahnenin mutlaka bir hedefi olmalı. Hedefi bulanıksa, netleştirilmeli; içsel bir hedefe rağmen bunun filmin bütününe gerçekte bir katkısı yoksa atılmalı. İçsel hedefi olan sahnelerin, filmin genel hedefe katkıda bulunmasına da özen göstermek gerekiyor.
Filminizin tümü bir hedef taşıdığından, hedefi belirsiz ya da genel hedefe hizmet etmeyen sahnelerin çıkarılması kaçınılmazdır. Birlik ve yalınlık bunu gerektiriyor. Öte yandan belgesel filmciliği zaten çok az parasal destek sağlayan bir branş olduğundan, zaman ve paradan tasarruf etmenin önemli bir koşulu da bu “hedefli” düşünmedir.

Öyleyse: bir sahneyi özetlemenin ilk adımı sahnenin hem kendi içinde hem de film içinde hedefini belirlemektir… ardından da bu hedef doğrultusunda neyin görülüp neyin duyulacağı konusuna geçersiniz.

Bir derleme sahne özeti için aşağıdaki örnek verilebilir:

Şimdi Abant gölünün her türlü zevke hitap ettiğini göstereceğiz. Genç ve yaşlı insanların (mutlu yüzlerini gösteren yakın planlar da içeren) çekimleri, balık tutmanın, yüzmenin, güneşlenmenin, kayıkla gezinmenin, kıyıda çeşitli oyunlar oynamanın ve kız ya da oğlanlarla bakışıp flörtleşmenin güzelliğini ve zevkini vurgular.

Anlatıcı sesi, tüm bu etkinliklerle özdeşleşmemizi sağlayan yorumlarda bulunmakta ve tüm sorunları erteleyip tatil özgürlüğünün keyfini sürmenin hoşluğundan bahsetmektedir.

ZİNCİRLEME İLE

Bu örnekte de görüldüğü gibi, daha ilk cümle hemen sahnenin hedefini ortaya koyar: Abant gölü her kesimden insana zevkli tatil olanakları sunar. Birinci Paragraf, sahne bittiğinde izleyicilerin neler görmüş olacağını da özetler. Sözü edilen görüntüler kameranın oradan oraya gezineceğini, değişik değişik görüntüler devşireceğini belirtir. Fakat tüm bu çekimler aynı başlık altında örgütlenmektedirler: Abant gölü tatili. İkinci paragraf ise anlatıcı sesinin neler söyleyeceğini, yani izleyicinin neler duyacağını özetler. Son olarak ZİNCİRLEME İLE uyarısı sahnein tamamlandığı ve yeni bir sahneye geçileceğini haber verir
Bu arada özetin bir özet gibi, yani kısa olmasına özen gösterin.

İkinci örneğimiz bir devamlılık sahnesinin özeti.

Tekrar Hanzade ve Zihni’ye dönüyoruz. Yemek salonda akşam büfesinden tabaklarına yiyecek alıyorlar… temiz ve düzenli organize edilmiş, parıldayan gümüş takımların, çiçeklerin, hatta mum ışığının olduğu bir masa bu. Her ikisi de (ya da eğer burada üst-ses kullanımına karar verilirse anlatıcı sesi)yemeğin ve masanın nefis hazırlanışından ve gecenin güzelliğinden heyecanla bahsederler.

ZİNCİRLEME İLE

Bu sahnede sıçrama yoktur. Hareket akışında devamlılık söz konusudur: baştan sona doğru… Peki hedef? Son ana dek, yani yemeğin ve masanın enfesliğinden söz edilinceye dek hedef açık değil. Görünenler ve söylenenler bu hedefi desteklemekte. Ve gene ZİNCİRLEME İLE yeni bir sahneye geçiyoruz.

D. Tretmanı Sahnelere Bölmek
Tretman tamamlandığında, genellikle filmin akışı da kafanızda oturmuş olur; genellikle…
Fakat konu sahne özeti çıkarmaya gelince sorunlarla karşılaşırsınız. Kafanızın karıştığını, başlangıçtaki netliğin uçup gittiğini fark edersiniz. Bunun bir nedeni, orjinal konsept ve onun gelişim çizgisi görsel olarak yeterince iyi işlememesidir. Bu tıkanıklığı aşmanın bir yolu, tekrar tretmana dönüp, tüm temel ve yardımcı hedef ve noktaların tekrar bir listesini çıkarmaktır. Daha sonra hepsini filme tekrar taşımanın yollarını bulun- devamlılık ya da derleme sahnelerini tercih ederek sözgelimi.
Bazen çözüm en uygun görüntüyü bulmaktır. Öyle bir görüntü bulursunuz ki, sorunu kökünden çözer. Bu nedenle araştırmanın ve iyi hazırlanmış bir bilgilendirme çizgisi çıkarmış olmak son derece önemlidir. Bu gayretler, o görüntüyü bulup çıkarmanıza yardımcı olabilir.

IV. Dördüncü Adım: Çekim Senaryosu

Çekim senaryosu, yapımı önerilen filmin ayrıntılı bir taslağıdır. Bazen “çekim listesi” olarak da adlandırılan çekim senaryosu, filme dahil olacak olan her çekimin ayrıntılı bir betimlenişini içerir. Çekim senaryosu, teknik ekip için bir talimatname, oyuncular için ne yapmaları gerektiğini anlatan biryönerge, öte yandan da izleyicinin neleri görüp duyacağını tayin eden bir yazılı belgedir.
Tüm bu özelliklerinden ötürü, çekim senaryosu yazarken şu tehlikelere düşmekten mutlaka kaçınmalı:
1. izleyicinin kafasını karıştıran görüntülere yer vermek
2. teknik ekip ve oyuncuların kafasını karıştıran talimatlara yer vermek
Öte yandan, bütünsel bir hareket dizisini nasıl parçalara ayıracağınızı, bunları nasıl başlatıp sona erdireceğinizi, çekimleri nasıl tarif edeceğinizi ve çekim senaryosunu nasıl uygun bir formatta yazacağınızı bilmek zorundasınız.

A. Bütünsel Hareketleri parçalara bölmek

Bir çekim senaryosu yazmanın ilk adımı, sahne özetinde yer alan sahneleri, onları oluşturan tekil çekimlere ayırmaktır. Burada mesele elbette kafanızda canlanan görüntüleri kağıda dökmektir. Olayı kafanızda canlandırın ve aynı zamanda oradaki hareketi çekimlere bölün: kameranın bir kerelik çalıştırılıp kapatılmasıyla elde edilen görüntü şeritlerine. Mutlaka ve mutlaka, henüz görüntüye alınmamış hareketi kafanızda çekimler halinde canlandırmayı öğrenin. Bunun için gerekirse, filmleri alıp, tüm çekimler ve geçişleri ezberleyinceye, kısacası kusuncaya kadar seyredin. Böylece hareketin nasıl oluşturulduğunu, nasıl tekil çekimler aracılığıyla örgütlendiğini öğrenirsiniz.

Hareketleri çekimler halinde oluştururken şu soruyu sormayı unutmayın: seyircinin bundan sonra neyi görmesi gerekiyor? Bu soruya verilecek yanıt çok basit: sahnedeki hedefe ulaşmanızı sağlamak için ne görmesi gerekiyorsa onu. Bir sahne özeti çıkarmanın önemi tam da burada kendini belli eder. Sahne özetinde belirlemiş olduğunuz sahne hedefleri olmasa bitimiz bir kısır döngü içerisinde oyalanır, yığınla çekim tarif eder, ama hala ortaya anlamlı ve bütünlüklü bir şey ortaya çıkmazdı.

Peki seyircinin bundan sonra neyi görmesi gerekiyor? Önemli bir detayı hafızasına kazan bir yakın çekim mi? Daha geniş bir hareket akışı içersinde bir yere konumlanabilmelerini sağlayan bir bilgilendirici ya da pusula rolü oynayıcı çekim mi? Tutumlarını pekiştiren bir tepki çekimi mi? Unutmayın: her zaman için temel savınızı destekleyen yardımcı savınızı ortaya koyan onu belirginleştiren bir nitelik taşımalı bu çekimler.

Dolayısıyla ayrıntılı biçimde düşünün:
-Bu çekimin hedefi ne?
-Hem sahnenin hem de filmin bütünü içerisinde hangi işlevi yerine getiriyor?
-Hedefi en iyi biçimde yakalamak için çekimin özellikleri, niteliği neler olmalı?
-Unuttuğum, dahil olması gerekip de dışarıda bıraktığım birşey var mı?

Bütün bunlara verilecek ortak yanıt tek sözcükle özetlenebilir: ilgililik, alakalılık. Her çekim konuyla ilgili olmalı ve oluşturmaya çalıştığınız etkiye katkı sağlamalı. Bu ilgilik iki boyutludur:
1. Görsel ilgililik… hareketi ya da izlenimi destekleyen ve sürdüren çekimler.
2. Duygusal ilgililik… izleyiciden beklenen tepkiyi destekleyen çekimler.

Bu nokta dikkate alındığında, yazarın, en az bir yönetmen ya da kurgucu kadar iyi sinematografi bilgisine sahip olması gerektiği kendiliğinden anlaşılıyor.

1. Görsel ilgililiğin sorunları

Görsel alaka, hedefe ulaşmanızı sağlayan görsel bir akış gerektirir.

a. Malzeme işlevsel olmalı

Ölçek, açı, uzunluk, izleyicinin anlamak için gereksinim duyduğu ihtiyaçları karşılamalı. Bunun ötesinde alan derinliğinin düzenlenmesi ve karakterin diğer nesnelerle ilişkisi belirgin olmalı. Çerçeve içi ve dışı hareket de diğer bir önemli noktadır. Buna ses vb unsurların dikkate alınması da eklenebilir.

b. Malzeme mantıksal olmalı

Buradaki önemli öge, izleyicinin gereksiniminden çok, merakı ve katılımıdır. Karakter aniden dikkatle bir yere bakıyorsa, izleyici baktığı yeri ya da şeyi görmek ister. Birden bir gölge belirirse, gölgenin kaynağını görmek ister, hatta karakterin gölgeyi yaratan şeye tepkisini. Karakter koşarak bir yerden uzaklaşıyorsa, neyden kaçtığını görmek ister vs…

c. Malzeme devamlılık duygusu/yanılsaması yaratmalı

Açının ya da ölçeğin, hatta kameranın durduğu yerin değişmesi çok orantısız olursa bir sıçrama duygusu doğar. Bu da devamlılık yanılsamasını/duygusunu zedeler. Bu nedenle geçişleri yaparken çekimlerin devamlılığında kopukluk duygusu yaratmayacak geçişler tercih edin.

Burada iki ayrı geçiş yolu vardır: ilki örtüştürücü kesme (match cut), diğeri ise kesip atma’dır (cutaway). Örtüştürücü kesme yapıldığında, ikinci çekimde, bir önceki çekimde varolan bir şeye gene yer verilir. Böylece çekimlerdeki ortak hareket ögelerinin örtüşüp birleşmesinden devamlılık duygusu doğar. Kesip atma’da sonraki çekim, bir önceki çekimden herhangi bir öge içermez. Örneğin önce bir ofis gösterilir, sonra bir asansör kapsının açılıp bir kadın ve erkeğin asansörden çıkışları. Üçüncü çekim kadının ofise girişini, dördüncü çekim ise adamın asansörün kapısını kapatışını gösterir vs. Kesip atma yöntemi, özellikle de örtüştürücü kesme yapmak için dolgu sağlayan hareket görüntüsünün mevcut olmadığı durumlarda iyi bir çözümdür. Eldeki malzeme devamlılığı sağlamadığında, ara görüntü kullanılması, sonra tekrar örtüşen görüntüleri sürdürmek iyi bir çözüm olmaktadır. Öte yandan kesip atma yöntemi ile, aynı anda gelişen farklı iki eylem çzigisini yan yana verebilirsiniz. Sahnedeki durağanlığı ortadan kaldırabilir ayrıca. Durumları aydınlatabilir, gerilim ve merak yaratabilir ve filmsel zamanın akışını hızlandırabilir/yavaşlatabilir.

Hemen belirtelim devamlılık değil de derleme sahnelere (compilation) dayalı belgesellerde görsel ilgililik daha farklı bir kondudur, lakin ilgililiği sağlayan şey öncelikle konusal birlik ve anlatıcı sesinin bütünleştirici/ilişkilendirici açıklamalarıdır.

Unutmadan belirtmek gerekir: bazen kesmenin amacı devamlılık duygusunu yıkmak da olabilir. Örneğin amaç kontrast yaratmak, karşıtlık yaratmak olabilir. Bu nedenle de çok zıt renklerin hakim olduğu, çok farklı ölçekleri, açıları ve bakış noktaları olan çekimler birbirlerini izleyebilir.

Görsel ilgililik konusunda uzmanlaşmanın en iyi yollarından bir tanesi kurgu yapmak, ya da bir kurgu odasında gözlemci olarak misafir olmaktır. İnsan burada öğrendiklerini hiçbir yerde öğrenemez.

2. Duygusal İlgililik Yaratmak

Duygusal ilgililik yaratmak - ya da: izleyicide uyandırmak istediğiniz duyguyu uyandıran çekimler bulmak.
Duygusal ilgililik, elinizin altında bulunan üç öge ile yaratılır: 1. Zaman; 2. Katılım; 3. Tepki/reaksiyon.
Zaman: çok uzatmayın. Etki yerine izleyicide can sıkıntısı yaratırsınız. Gereksiz olan, akışı boş yere uzatan şeyleri çıkarın.
Katılım: Anlattığınız süreçten katılım sağlayan, temel noktalara işaret eden, olayın özünü ortaya koyan anları öne çıkarın, onları göstermeyi tercih edin. Bu katılımı da arttırır. Bir dikiş makinesinin mekanik işleyişini göstereceksiniz sözgelimi… çok yakın çekimler ve yavaşlatılmış hareketle, iğnenin kumaşı delişini ve ipliği geçirişini göstereceksiniz. Yani gerektiğinde uzatmasını da bilmeniz gerekir.
Reaksiyon: Reaksiyonu oluşturmanın veya sağlamanın bir yolu anlatıcı sesi kullanmak olabilir. Fakat bazı durumlarda olayın katılımcılarının tepkilerini göstermek de mümkündür.

B. Çekim senaryo metninde nasıl tarif edilir?

AÇILMA: (a)

DIŞ-CAMİİ-GÜNDÜZ (b)

1 (c ) GÇ, cami (d), bir minarenin SES: Ezan okunuyor (g).
tepesinden bakıyoruz (e).
Bir grup turist ana kapıdan
dışarı çıkıyor (f).

KARARMA(h)

Yukarıda verilen çekim örneği çerçevesinde de görüldüğü gibi, bir çekimi şu ögeler oluşturur:

(a)-Çekim nasıl başlıyor? Yani çekime ne tür optik ya da mekanik bir efektle geçiliyor?
(b)-Çekimi çerçeveleyen koşullar neler? İÇ mi, DIŞ mı? MEKAN neresi? KARAKTERLER kimler? GECE mi, GÜNDÜZ mü?
(c )-Kaç numaralı çekim söz konusu?
(d)-Çekimin ölçeği ve konusu ne?
(e)-Kameranın konumu, bakış noktası ne?
(f)-Ne tür bir hareket, eylem dizisi yer almakta/görünmektedir?
(g)-Duyulan sesler nelerdir?
(h)-Çekim nasıl bitiyor? Bir sonraki çekime nasıl geçiliyor?

V. Son Bir Nokta: Anlatıcı Sesinin Söyleyecekleri

Anlatım (narration) ya da anlatıcı sesi dediğimiz şey, görsel ögelere eşlik eden açıklayıcı ya da yorumlayıcı ses ve konuşmalardır. Çoğu kez üst-ses, yani sözleri söyleyen kişiyi göremediğimiz dışarıdan ses kullanılmaktadır.

Anlatıcı metnini yazmanın genellikle iki aşaması vardır. Önce, daha çekim senaryosunu yazarken, yapımcı, yönetmen ya da müşterinizin filmdeki düşüncenizi izleyebilmesini sağlayan genel konuşma çizgilerini ortaya koyarsınız. Daha sonra çekimleri ve kurgusu tamamlanmış film için, ikinci kez ve gözden geçirerek yeniden yazarsınız anlatıcı sesinin yorum ve açıklamalarını.

Fakat bütün bunlar yapılmadan önce, bazı şeylerin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Seçiminiz yapmak zorundasınız. Bu bizi, yaklaşım konusuna getirir.,

A. Yaklaşım meselesi

Kafanızda canlandırdığınız görüntülerin ve filmin belli bir tutum ve atmosferi vardır. İlk önemli mesele anlatıcı sesinizin ya da anlatımınızın bu tutum ve atmosferle örtüşmesidir. Örneğin anlatım ya da anlatıcı sesinin rengi ve yorumları mesafeli mi, neşeli mi, sokak dilinde mi, akademik mi yoksa başka türlü mü olmalı? Anlatıcı birinci tekil şahıs, ikinci tekil şahıs, yoksa üçüncü tekil şahıs mı konuşmalı? Söylenenlerin içeriği ağır ve çok mu olmalı, yoksa hafif ve az mı? Konuşma görüntüleri açıklamalı mı, yoksa görüntüler konuşup, ses sadece tamamlamalı mı?
En iyisi farklı farklı denemeler yapıp en iyisinde karar kılmaktır. Bu biraz zaman alır, ama sonuçta daha iyi bir işin ortaya çıkmasına vesile olur.

B. Yazarken…

Yazdıklarınızdan, kenara not aldığınız fikirlerden hiçbirini atmayın. Çıkarmaya karar verdiğiniz bir şeye ihtiyaç duyabilir, ya da ilk başta kötü gibi görüneni ummadık biçimde geliştirebilirsiniz.
Yaptığınız yazma alıştırmaları ile iki şeyi asla yapmayınız:
1. Onları bir kenara atarak ya da saklamayarak, sonsuza dek kaybolmalarını engelleyiniz.
2. Onları geliştirirken kendinizi fazla kaptırıp, aslında görüntülerin anlatabileceğini sözlere havale etmeyiniz.

Yazarken tıkandığınız yerlerde çok oyalanmayınız. Yazabildiğiniz yerden devam edin. Geri dönmek ve çekimler arasındaki uyumu sağlamak sonradan da yapabileceğiniz birşeydir.

İyi ya da kötü ilk ham çekim senaryosunu tamamladıktan sonra, işin büyük kısmı yapılmış demektir. Eğer Sahne Özetinizde hedefler iyi belirlenmiş ve yapının sağlamlığı önceki aşamalarda güvence altına alınmışsa, yapılacak tek şey geri kalıyor: Devrilen kütüğü (ham çekim senaryosunu) rahatsız edici dallardan ve çer çöpten ayıklamak.
C. Ham senaryoyu ayıklamak

Ayıklama sürecinde bazı yönlendirici ilkeleri dikkate almakta yarar var:

1. İyi anlatım/anlatıcı sahnede olup biteni kurmakta etkilidir.
Anlatım bazı şeyleri -konuyu, mekanı, atmosferi, temel savı…- kurabilmelidir. Fakat bu, anlatıcı şovu tek başına götürmeli demek değildir. Anlatıcı varsa bu işlevlerden birini yerine getirmeli, “boş” konuşmamalıdır.

2. İyi anlatım/anlatıcı izleyiciyi doğru yolda tutar.
Görsel olarak somutlaştırılamayan fakat düşünülmesini ve anlaşılmasını istediğiniz temel önemdeki düşünsel unsurları aktarmanın en etkin yolu anlatıcı kullanmaktır. Böylece izleyici düşünsel açıdan istediğiniz patikada kalır; konunun dağılması ya da filmin istenilmeyen bir yönde gelişmesi engellenmiş olur.
Sahnenin hedefini ve de temel savını bir an önce somutlaştırmakta ve belirtmekte gecikmeyiniz. İzleyiciyi yolda tutmanın bir koşulu da bu, ki anlatıcı sesi burada da önemli.
A sahnesi için kullanmayı tasarladığını bir yorumun B sahnesine taşmasına izin vermeyiniz. Bu kafa karıştırır ve izleyicinin yoldan sapmasına neden olabilir.

3. İyi anlatım/anlatıcı konuya bağlı kalır.
Ekranda görünmeyenler hakkında konuşturmayınız. Fakat apaçık görünenleri de tekrar etmekten kaçınınız. İyi anlatım, ne tekrara düşer ne de alakasız olana kayar. İyi anlatım, görüneni yorumlar öncelikle: yorum, tekrar olmadığı gibi, alakasız olanla uğraşmak da değildir. Konuya tekrara düşmeden bağlı kalmanın sağlıklı bir yoludur.

4. İyi anlatım/anlatıcı izleyiciyi olaya katar.
İkinci tekil şahıs ve aktüel ses film anlatısı yazarken en önemli araçlarınızdan ikisidir. “Dörtyol ağzına doğru ilerlediğinizde, bataklıkların arasından, denize uzanan bir patika göreceksiniz” cümlesi , “Dikkatli bir gözlemci sağ taraftaki patikayı görmekte zorluk çekmeyecektir” cümlesinden daha güçlü ve katılım sağlayıcıdır.

5. İyi anlatım/anlatımı açık, duru ve yalındır, fuzuli konuşmaz ve konuya gelir bir an önce.
Uzun, dolambaçlı, kırk dereden su taşıyan, bir türlü konuya gelmeyen, ne dediği zor ve geç anlaşılan cümleler kurmayın. Fazla boşluk ya da esler bırakmayın. Vaaz verecekseniz kısa olsun. Özel terimlerin kullanımında dikkatli olun. Aynı anlama gelen iki sözcükten, daha yaygın kullanılanı tercih edin. Terimler ve özel deyimlerin kullanımında dikkat edin. Bunları sürekli kullanacaksanız, anlamlarının belirgin olmasını sağlayın, ne demek olduklarını mutlaka açıklayın.

6. İyi anlatım/anlatıcı laf kalabalığı yapmaz.
Az ve öz konuşmak en iyisi. Sadeleştirin, çıkarabileceğiniz sözcükleri çıkarın. Daha kısa formüle eden cümleler bulmaya çalışın. Sessizliğin, uygun bir müziğin ya da doğal seslerin de işlev taşıyabileceklerini aklınızdan çıkarmayın. Örneğin cami gösterip, ezan sesi kullandığınızda “İşte bir cami” demeyin… daha iyisi yere dair bir bilgi de sunan “İşte Kocatepe camisi” olabilir sözgelimi… ya da “Müslüman cemaatleri için camiler önemli birer kamusal mekandır” gibi doğrudan konuya geçen cümleler tercih edin.

7. İyi anlatım/anlatıcı hayal gücüne sahip ve yaratıcıdır.
Anlatımı geliştirirken tekdüzelikten kaçınıp yaratıcılık ve çeşitlilik sağlayın. Farklı görüşler dile getiren çok sayıda anlatıcı, soru cevap şeklinde ilerleyen monologlar, kişisel simge olma özelliği taşıyan ses efektleri vs… bütün bunlar çeşitlilik ve ritm sağlar

Son olarak, şunlardan da kaçının:

8. Kuru kuruya istatistiksel veriler sıralamaktan kaçının.
Gerekli olduğunda kimi rakamlar ya da istatistikler sunmak lazım elbette. Fakat illere göre üzüm rekoltelerinin üç buçuk dakika boyunca kuru kuruya okunması da pek akıl karı iş değildir. Bunun yerine bu istatistiklerle ilgili en ilginç bilgileri sunun ya da en’ler arasında karşılaştırma yapın vs… ve bunu yaparken grafikler gibi görsel somutluğu arttıran ögeler kullanın.

9. “Sen neymişsin be abi?” tribinden kaçının.
Kimi müşteri ve işverenler, belgesel içerisinde kendi kurumlarının adlarının sık sık geçmesini, hatta açıkça övülmesini isterler. Fakat bu kolayca izleyicinin yabancılaşmasına yol açar. Hatta tam tersi, sempati uyandırmak isteyen kuruma daha da kıl kapılması ile sonuçlanır.

10. Abartmayın, abarmayın!
Ağdalılık, büyüklük taslama, tatlı su entelektüelliği, sınırları aşan şakalar, nuh nebiden kalma herkesin bildiği numaralar, klişeler ve de uydurma sonlar… siz izleyici olsanız, bunları görmek ister misiniz?

11. Tekrar Çalma, Sam!
Bazı deyimler ve sözler artık öylesine klişe ve aşınmıştırlar ki, hiçbir etkileri yoktur…
“bakışları bıcak kadar keskindi”… “dışarıda dondurucu bir soğuk var”… “yağmur iliklerinize kadar işler”… Mümkünse daha taze anlatımlar bulunuz!

VI. Gerisi

Film çekildi, kurgusu yapıldı ve anlatıcı sesinin yer aldığı ses şeridi döşendi. Sıra bitmiş filmin kopyasını seyretmeye geldi.
Dikkat edin: film gerçekten film gibi duruyor mu? Yani film duygusu uyandırıyor mu? Akıcı mı? Başı-Ortası-Sonu belli mi? Dengeli mi? Yalın ama etkileyici mi? Ne dediği anlaşılıyor mu? Savını paylaşma isteği yaratıyor mu?
Senaryonuzu yazarken, filmin izlenebilirliğini kestirmek çok güçtür. Okuduktan sonra değil, ancak izledikten sonra, kağıttakilerin bir filme dönüşüp dönüşmediğini anlamak mümkün. Kağıt üstünde her şey yerli yerinde gözükebilir. Ama kağıt üstünde son derece şık ve güzel biçimde yan yana duran bir görüntü ve bir anlatıcı cümlesi filmde hiç de beklenen etkiyi vermeyebilir.
Sorunları saptayın ve not alın. Nasıl düzeltilebileceğini düşünün: ek görüntü mü? Bazı görüntülerin çıkarılması mı? Söz ekleme ya da çıkarma mı? Çekim sırasının yeniden düzenlenmesi mi?
Bunlar son çalışmalar. Anlatıcı metnini ve kurgu taslağını gözden geçirdikten sonra, son düzeltmeleri de filmde yaparsınız. Ta ki film oturuncaya kadar bu işlemleri tekrarlarsınız.

Artık nur topu gibi belgeseliniz var!

 Belgesel Senaryosu Nasıl Yazılır? tıklayın

 

facebook

twitter

Twitter response: "Could not authenticate you."

bülten

Eğitim ve Etkinlik Duyuruları İçin Mail Listemize Abone Olun, Sizi Aylık Bültenimizle Bilgilendirelim!
İsim
E-mail

film ekipmanlariSinematek Ailesine Özel İndirimli Kiralama Seçenekleri!